20 Ekim 2008 Pazartesi

BAYRAM TATİLLERİ 350 BİN KİŞİYİ SEYAHAT ACENTELERİNE YÖNELTTİ

Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği Başkanı Başaran Ulusoy, Geçtiğimiz Ramazan Bayramı ve Önümüzdeki Kurban Bayramı Olmak Üzere Bu Yılki Dini Bayramlarda, Acentelerden Seyahat Satın Alanların Sayısının 350 Bine Ulaşacağını Kaydetti.

27 Haziran 2008 Cuma

TATİL

Antalya Hakkında

Tarih ve doğanın birbiriyle sarmaş dolaş olduğu Antalya'yı yüzbinlerce turist her yıl bitmeyen bir sevgi, hayranlık ve özlemle kucaklıyor. Antalya'ya gelen turistler kendilerini tatmin edebileceği her türlü aktiviteyi gerçekleştirebiliyorlar. İster cennet kıyılarında tekne gezintisi, ister altın kumsallarında plaj keyfi, ister şelalelerinde doyumsuz seyirler, ister kanyonlarında yada nehirlerinde heyecan fırtınası yaşamak istesinler; Antalya, bütün olanaklarıyla konuklarına unutamayacakları ikramlarda bulunuyor.
Hayat bazen monotonlaşır ya, buna yorgunluk, bıkkınlık, isteksizlik de eklenince hiçbir şey zevk vermez... Heyecan kaybolur, yerini endişeye bırakır, beklentiler artar... İşte böyle bir duruma girdiğinizi sezinliyorsanız sizin acil olarak tatile, dinlenmeye, yeni heyecanlara ihtiyacınız var demektir. Fakat günümüzde dinlenmek, öyle ayakları uzatıp uyumakla olmuyor. Önemli olan kafayı boşaltıp, beyin yorgunluğundan, düşüncelerden kurtulmak. İlle de bir yere gidip, sabit kalmak da şart değil. Biz bu defa sizi, herkesin çok iyi bildiği doğal güzellikler, antik kentler ve alternatif turizm çeşitleriyle ünlü, güneyin incisi Antalya'ya götüreceğiz. Evet, merkez üssümüz Antalya belki ama kent çevresinde günübirlik gezilip görülecek öyle çok yer var ki, hangi birine gideceğinizi, hangi tura katılacağınızı karar vermekte zorlanacaksınız.

Kaleiçi, Kurşunlu Şelalesi piknik yeri, tekne turları, Phaselis antik kenti, Aspendos tiyatrosu, Perge, Olimpos Milli Parkı'nda jeep safari, Köprüçay Kanyonu'nda rafting, Termessos antik kenti, Kemer sahilleri veya Konyaaltı Plajı, Aqualand, Aquaworld, Aquapark unutulmaz anılarla vakit geçirebileceğiniz yerlerden sadece bazıları. Şimdi de bunlardan birkaçına göz atalım.

Artık sıcaktan bunalanların bir kaçış yolu da rafting. Köprüçay Kanyonu'nda yapılan rafting turlarına katılmak için 17 acentadan birine rezervasyon yapmanız yeterli. Otelinizden servislere alınıp, tur sonrası yine aynı yerlere bırakılıyorsunuz. Günde yaklaşık 2500 kişinin rafting yaptığı Köprüçay'ın Antalya'ya uzaklığı 95 km. Yeni yoldan beş konak üzerinden 1.5 saatlik bir yolculukla ulaşılıyor. Saat 11:30'daki turlara kendi araçlarıyla gelenler ve acenta servisleriyle gelenler farklı ücret ödüyorlar. Parkur 12 km. Yolculuk akşam 16:30'a dek sürüyor. 13:00-14:00 arası yemek molası verilirken, parkur boyunca bir çok yer görülüp, küçük şelaleler geçiliyor. Sulu animasyonlar, oyunlar, su savaşları yapan raftingçiler dönüşte fotoğraflarını alarak günü noktalıyorlar. Köprüçay'ın su sıcaklığı ise Antalya'ya inat, sadece 12 derece.

Kemer ve Aquaworld
Kemer, en yoğun tatil beldelerinden biri. Akdeniz'e has mavisiyle cazibesini koruyan temiz denizi Torosların yemyeşil çam ormanları, narenciye bahçeleriyle çevrili. Kemer'de gündüz ve gece apayrı dünyalar yaşanıyor. Plajın sahil kesimi rengarek şemsiyelerle, şezlonglarla görünmez olurken, denizin açıklarında jet-ski, banana, su kayağı, parasailing, surf hamburgere binenlerle renkleniyor. Kemer'de son yıllarda hizmete giren Aquaworld isimli bir de su cenneti var. Yöneticiliğini Erol Altun'un yaptığı işletmede ,türlü su eğlenceleri, kaydıraklarla coşarak, akşama dek eğlenilebilinir.

Antalya, yemyeşil bitki örtüsü, seraları ve şelaleleriyle cennetten bir köşe gibi. Aksu ilçesinde yer alan Kurşunlu Şelalesi yaz-kış gezgincileri ve piknikçileri ağırlarken, içindeki 7 göletde yüzün üzerinde bulunan kuş çeşitleri, ender rastlanan bitki örnekleriyle görsel lezzetler sunuyor. Antalya'dan Alanya yönüne doğru 17 km., sonra Isparta-Kurşunlu sapağı ile ayrılıp 8 km de ulaşılan Kurşunlu'da günübirlik mesire keyfi yapılıyor. Merdivenlerle inilip, patika yolu takip edenler şelale altına inince, bu anı da görüntülemeyi ihmal etmiyorlar. Kaktüsler, bitki tünelleri, suya doymuş anıt çınar ağaçları arasında devam eden yürüyüş sırasında su sesiyle zümrüt yeşili bitkiler gözünüzü ve dimağınızı dinlendiriyor.

Antik kentler
Kurşunlu Şelalesi'ne giderken yolunuz üzerinde görülmesi gereken antik kentlerden biri de Aksu İlçesi'nin 2 km içerisinde bulunan Perge antik kenti. Restorasyon çalışmaları nedeniyle tiyatrosu kapalı olsa da kent kalıntıları görmeye değer güzellikte. Antik kentlere meraklıysanız, Serik İlçesi'ni geçtikten sonra sola ayrılan yolda bulunan Aspendos'u görmelisiniz. Günümüzde birçok sanatsal gösteriye sahne olan Aspendos'un en güzel seyri ise öğleden sonra ışığında, yanından çıkılan tiyatro tepesinden yapılabiliyor.

Phaselis
Antalya-Fenike karayolundan 1 km mesafede olan Phaselis, Rodoslular tarafından M.Ö. 693 yılında Liman Kenti olarak kurulmuş Bu güzel beldenin kuzey, orta ve güney olmak üzere 3 limanı bulunuyor. Rahatlıkla gezilen antik kentten günümüze kadar gelen kalıntılar arasında Agora, tiyatro, Su kemerleri, kent surları, sarnış, hamam ve kilise bulunuyor. Çamyuva'ya 12, Antalya'ya 60 km uzaklıkta bulunan antik kent yaz kış gezilirken, çevresini saran binlerce çeşit çiçekle bezenmiş bu nedenle de parfüm deposu olarak ün salmış. Sığ, temiz ve ekim ayı sonuna kadar 26 derecede kalan ılık denizi ile piknikçilerin gözde mekanı.

Olympos
Pahalis'ten devam ederek Antalya-Fenike karayolundan sola ayrılan Adrasan yolu sizi bir başka sahil kenti Olympos'a götürüyor. Kuruluşu helenistik döneme rastlayan kent Lyklia'ya bağlı bir yerleşim merkezi iken Phaselis gibi korsan saldırılarına hedef olmuş. Denizci kenti Roma komutanı İsavrieus tarafından kurtarılmış. Liman avantajıyla deniz ticareti alanında M.S. 3.yy'ye kadar parlak dönem yaşamışsada sonunda Cenevis ve Venediklilerin etkisi altına girmiş. Akropolde Kaptan Endemos'a ait anıtsal kabartmalı lahit, Bizans basilikası, tiyatro kapısı, Roma tapınağı, kent agorası gezilebilir.

Antalya Kaleiçi
M.S. 4 yüzyıla kadar uzanan Helenistik devirden sonra Antalya, 10. asır Bizans-Seçuklu dönemini yaşamış. 14. ve 15. yüzyıllarda Hamitoğulları ve Tekeoğulları beyliklerinden sonraYıldırım Beyazıt zamanında Osmanlı egemenliğine girmiş. 1670 yıllarında kenti gezen Evliya Çelebi, üç tarafı bahçelerle çevrili şehrin kale içinde dar sokaklı üç bin evli dört mahalle bulunduğunu; limanın 200 parça gemi alacak genişlikte olduğunu ve çarşının surlar dışında yer aldığını yazmış. Bu gün Kaleiçi olarak anılan 42 hektarlık bölgede sokak ve evlerin orijinalliği korunarak eğlence merkezine dönüştürülmüş. Restoranlar, cafeler, barlar, konaklama tesisleri, dükkanları, çarşılar ve marina yaşantısı ile turistlerin olduğu kadar yerli halkın da en önemli uğrak yerlerini oluşturuyor.

Kentin en önemli plajı ise geniş kumsalı, imrendirici renkteki, temiz denizi ile Konyaaltı sahili ziyaretçilerini ağırlıyor.

Antalya'da Gezilecek Yerler
Kaleiçi'nden kalkan kiralık teknelerle, Antalya falezlerini, kentin denizden düden şelalesinin denize döküldüğünü zahmetsizce ve yorulmadan seyredebilirsiniz.
Kaleiçi evlerine bakarak hediyelik eşya dükkanları arasında bir foto safariye çıkabilirsiniz.
Hadrian kapısı, kesik minare gezinize renk katarken Karaalioğlu Parkı, görsel açıdan olduğu kadar ruhunuzu da dinlendirecek özelliklere sahip. Kent Müzesi bir başka alternatif olabilir. Ödüllü müzelerimizden olan Antalya Müzesi eserleri sergileme başarısına da sahip. Yivli Minare ve çevresi gerek çarşı dükkanları gerekse dönerciler çarşısı, reçel dükkanları, şiş köfte satıcıları renkli ortamlardan sayılıyor. Korkuteli yolunu seçenler Su parkına uğrayabilir, Termesos Antik Kenti'ni gezebilirler. Merdiven tırmanmayı göze alanlar bir hayli yüksekte bulunan Karain mağarasını görebilirler. Bir başka Antik Kent'te Antalya'dan Burdur'a yol alırken kent çıkışından hemen sonrarşınızda yer alan Ariassos Harabeleri gezilebilir.


Belkıs'ın Efsanesi
Aspendos adıyla da bilinen Belkıs harabelerinin Anadolu efsaneleri arasında ilginç bir öyküsü bulunuyor. Antonius Pius (138- 164) tarihleri arasında inşa edilen tiyatro kadar, kentin su ihtiyacını karşılayan kemerlerin de öyküsü halk arasında dilden dile dolaşıyor. Romalılar Döneminde kent idaresinin başında bulunan valinin dillere destan güzellikte bir kızı varmış. Kentin iki ünlü mimarı da aynı kıza âşıkmış. Vali ise kızını hangisi ile evlendireceğine karar vermekte güçlük çekerken damat adayını seçmek için bir yol bulmuş. Mimarları çağırıp teklifini iletmiş "Hanginiz kent için yararlı ve güzel bir eser ortaya koyarsa kızımla o evlenecektir" buyurmuş. Mimarlar yoğun çalışma dönemi sonrasında eserlerini sunmuşlar. Mimarlardan biri Belkıs'a su getiren suyollarını, kemerleri inşa edip kentin su ihtiyacını giderirken, diğeri görkemli Aspendos tiyatrosunu tamamlamış. Her iki muhteşem eser karşısında zor durumda kala kalan güzel kızın babası hükümdar, bu defa kızını hangisinin daha çok sevdiğini anlamak için bir başka yolu denemiş."Her ikiniz de çok yararlı eserler yarattınız bu nedenle sözümü tutmak için kızımı ortadan ikiye bölüp, bir yarısını birinize diğer yarısını diğerinize verip evlendireceğim" demiş. Mimarlardan biri kızın ortadan bölünmesine kıyamayarak ben vazgeçtim, kızınızı rakibime verin, yeter ki o ölmesin demiş. Baba da kızının ortadan bölünmesine razı gelemeyecek kadar çok seven mimarın o olduğuna inanıp kızını vermiş.



Nasıl Gidilir ?
Antalya'ya en pratik ulaşım hava yolu. Havalimanı çıkışı kent bağlantısı ise hala tam manasıyla organize olmuş değil. Otobüs yolculuğunu seçenler bir çok otobüs firmasının direk gidiş seyehatleri mevcut.

Özel araçla İstanbul'dan yola çıkanlar Adapazarı, Bilecik, Kütahya veya Bursa, Orhaneli, Harmancık, Tavşanlı, Kütahya üzerinden Afyon-Burdur yoluyla Antalya'ya ulaşabilirler. Bursa-Kütahya yolunu tercih edenler nispeten daha az trafikli, ormanlık, manzarası güzel, virajlı ama serin ve bol çeşmeli bir güzergah takip edebilirler.
Antalya çevresindeki görülecek yerlerin hemen hemen hepsi asfalt ve yeni düzenlemelerle genişletilmiş. Buna rağmen Kaleiçi ve Kemer-Tekirova arasında tatil merkezlerinden safari gezileri için oto, jeep, motorsiklet kiralayan, tur organizasyonu yapan bir çok acentayla temasa geçebilirsiniz. Olimpos Milli Parkı jeep safari

TATİL

KÜTAHYA
Kaplıcalar
Ilıca Harlek Kaplıcaları: Kütahya’nın kuzeyinde yer alan Ilıca Harlek Kaplıcaları Kütahya – Eskişehir karayolunun 23.km.sinden 4 km. içeridedir. Altyapısı ve çevre düzenlemesi tamamlanmış olan Ilıca Harlek Kaplıcaları 23.03.1989 tarihinde “Termal Turizm Merkezi” ilân edilmiştir. Kaplıca suları 25-43 C derece sıcaklıkta olup oligometalik sular grubuna girer. Kalsiyum, magnezyum ve bikarbonat içeren kaplıca suları; romatizma, cilt, sinir ve kadın hastalıklarına, karaciğer yetersizliklerine, böbrek ve safra kesesi iltihaplarına iyi gelmektedir. Kaplıca merkezinde 10 apart, 57 oda ve 168 yatak kapasiteli Harlek Otel, Belediye Belgeli diğer otel ve moteller, 3 hamam, 2 kapalı 4 açık havuz, spor tesisleri ve konferans salonu bulunmaktadır. Kaplıcalara şehir merkezinden kalkan halk otobüsleri ve minübüslerle gidilebilmektedir.
Ilıca Harlek Oteli Telefon : (+90-274) 245 22 24 - 25
Harlek (Ilıcaköy) Termal Turizm Merkezi

Yoncalı Kaplıcaları: Kütahya’nın batısında yer alan Yoncalı kaplıcaları merkeze 16 km. uzaklıktadır. Altyapısı ve çevre düzenlemesi tamamlanmış olan Yoncalı Kaplıcaları 17.09.1993 tarihinde “Termal Turizm Merkezi” ilan edilmiştir. Kaplıca suları 42 C derece sıcaklıkta olup bikarbonatlı sular grubuna girer. Kalsiyum, magnezyum ve kükürt içeren kaplıca suları kireçlenme ve eklem romatizmaları, iltihabi eklem hastalıkları, yumuşak doku romatizmaları, nörolojik hastalıklar, travmatik ve sportif rahatsızlıkların tedavisine iyi gelmektedir.
Yoncalı Termal Turizm Merkezi’nde S.S.K’ya ait 200 yataklı Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi bulunmaktadır. Kaplıca Merkezinde 73 oda ve 180 yatak kapasiteli 4 Yıldızlı Yoncalı TÜTAV Termal Otel ve kür merkezi ile 4’er kişilik 37, 2’şer kişilik 20 apart, Belediye Belgeli Otel ve Moteller, 4 hamam, 3 kapalı, 2 açık havuz bulunmaktadır. Yoncalı Kaplıcalarına, şehir merkezinden kalkan minübüslerle gidilebilmektedir. Yoncalı TÜTAV Termal Otel Telefon : (+90-274) 249 42 12
Yoncalı Kaplıcaları Kütahya’nın batısında yer alan Yoncalı kaplıcaları merkeze 16 km. uzaklıktadır. Altyapısı ve çevre düzenlemesi tamamlanmış olan Yoncalı Kaplıcaları 17.09.1993 tarihinde “Termal Turizm Merkezi” ilan edilmiştir. Kaplıca suları 42 C derece sıcaklıkta olup bikarbonatlı sular grubuna girer. Kalsiyum, magnezyum ve kükürt içeren kaplıca suları kireçlenme ve eklem romatizmaları, iltihabi eklem hastalıkları, yumuşak doku romatizmaları, nörolojik hastalıklar, travmatik ve sportif rahatsızlıkların tedavisine iyi gelmektedir.
Yoncalı Termal Turizm Merkezi’nde S.S.K’ya ait 200 yataklı Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi bulunmaktadır. Kaplıca Merkezinde 73 oda ve 180 yatak kapasiteli 4 Yıldızlı Yoncalı TÜTAV Termal Otel ve kür merkezi ile 4’er kişilik 37, 2’şer kişilik 20 apart, Belediye Belgeli Otel ve Moteller, 4 hamam, 3 kapalı, 2 açık havuz bulunmaktadır. Yoncalı Kaplıcalarına, şehir merkezinden kalkan minübüslerle gidilebilmektedir.
Yoncalı TÜTAV Termal Otel Telefon : (+90-274) 249 42 12
Emet Yeşil Ve Kaynarca Kaplıcaları: Kütahya’nın batısında bulunan kaplıcalar Emet ilçe merkezindedir. Altyapısı ve çevre düzenlemesi tamamlanmış olan Yeşil ve Kaynarca Kaplıcaları 17.09.1993 tarihinde “Termal Turizm Merkezi” ilân edilmiştir. Kaplıca suları 43-56 C derece olup, hipotonik sular grubuna girer. Sülfat, bikarbonat, kalsiyum ve magnezyum içeren kaplıca suları mide, bağırsak, karaciğer, safra kesesi, böbrek taşları, kadın hastalıkları ve ağrılı hastalıklara iyi gelmektedir.
Kaplıca merkezinde Belediye Belgeli 4’er kişilik 36 apart, 3 hamam, 3 kapalı havuz, 1 açık havuz, Osmanlı Hamamı, sauna, özel banyolar, spor tesisleri, botanik parkı ve bir karavan parkı (kamping) bulunmaktadır.
Emet Belediye Başkanlığı Telefon : (+90-274) 461 41 49 - 50
Gediz Ilıcasu Kaplıcaları: Kütahya’nın güneyinde Gediz’e 18 km. uzaklıktadır. Altyapısı ve çevre düzenlemesi tamamlanmış olan Ilıcasu Kaplıcaları 18.03.1897 tarihinde “Termal Turizm Merkezi” ilan edilmiştir. Kaplıca suları 65-98 C derece sıcaklıkta olup hipotonik sular grubuna girer. Sülfat, bikarbonat, sodyum ve magnezyum içeren kaplıca suları; romatizmal hastalıklar, mide bağırsak hastalıkları ile karaciğer ve safra kesesi hastalıklarına iyi gelmektedir. Kaplıca merkezinde Belediye belgeli 4’er kişilik 40 apart, 3’er kişilik 52 apart, 22 ahşap baraka, 10 betonarme baraka, 1 buhar banyosu, 1 çamur banyosu, 2 hamam ve 2 havuz bulunmaktadır.
Gediz Ilıcasu Kaplıcaları Telefon : (+90-274) 431 53 23 - 431 52 00
Gediz Muratdağı Kaplıcaları: Kütahya’nın güneyinde Gediz’e 30 km.uzaklıktadır. Altyapısı ve çevre düzenlemesi tamamlanmış olan Muratdağı Kaplıcaları 18.03.1987 tarihinde“Termal Turizm Merkezi” ilan edilmiştir. Kaplıca suları 29-50 C derece sıcaklıkta olup, meteorik vadoz sular grubuna girer. Sülfat, kalsiyum, magnezyum ve bromür içeren kaplıcasuları romatizmal hastalıklar, deri, kalp, böbrek ve kadın hastalıklarına iyi gelmektedir. Kaplıca merkezinde Belediye belgeli 18 bungalov, 13 apart, 80 ahşap baraka, 2 hamam, 2 havuz, Orman İşletme Müdürlüğüne ait 15 yataklı misafirhane ve konferans salonu ile 200 yataklı Kızılay Kampı hizmet vermektedir.
Gediz Muratdağı Kaplıcaları Telefon : (+90-274) 412 74 96

Murat Dağı Termal Turizm Merkezi
Simav Eynal Kaplıcaları: Kütahya’nın güney batısında Simav’a 4 km. uzaklıktadır. Altyapısı ve çevre düzenlemesi tamamlanmış olan Eynal Kaplıcaları 23.03.1989 tarihinde “Termal Turizm Merkezi” ilan edilmiştir. Kaplıca suları 70-90 C derecedir. Kalsiyum, sodyum, bikarbonat ve sülfat içeren kaplıca suları romatizma, nevralji, cilt ve deri hastalıkları ile böbrek taşlarının dökülmesine, siyatik, kireçlenme, kadın hastalıkları ve sedef hastalığına iyi gelmektedir. Kaplıca merkezinde, Belediye belgeli biri 37, diğeri 30 odalı iki otel, 440 yataklı 125 apart, özel banyolar, 2 hamam 1 kapalı havuz ve 1 aqua park bulunmaktadır. Kaplıca Merkezinde seracılık gelişmiş olup ilçe merkezi Jeotermal enerji ile ısıtılmaktadır.
Simav Eynal Kaplıcaları Telefon :(+90-274)547 20 01 - 02
Hisarcık Esire Kaplıcaları: Kütahya’nın batısında Hisarcık’a 10 km. uzaklıktadır. 51 C derece sıcaklıktaki kaplıca suları içme uygulamaları ile mide, bağırsak sistemi, karaciğer ve safra kesesi rahatsızlıklarına iyi gelmektedir.
Hisarcık Belediye Başkanlığı Telefon :(+90-274) 481 3 085
Tavşanlı Göbel Kaplıcaları: Kütahya’nın batısında Tavşanlı’ya 7 km. uzaklıktadır. Altyapısı ve çevre düzenlemesi yapılmıştır. Kaplıca sularının sıcaklığı 32 C derece olup romatizma, siyatik, cilt hastalıkları ve yaraların tedavisine iyi gelmektedir. Kaplıca merkezinde moteller ve 2 hamam bulunmakta olup, yöre havasında oksijen oranı yüksek olduğundan astımlı hastalar kış aylarında dahi motellerde konaklamaktadırlar.
Tavşanlı Göbel Kaplıcaları Telefon : 0 274 6532155
Simav Çitgöl Kaplıcaları: Simav’a 5 km. uzaklıkta olan kaplıca suyunun sıcaklığı 162 C olup, cinsel rahatsızlıklar, cilt, deri hastalıkları, kırık ve çıkık, nevralji, nevrit, mide ülseri, böbrek taşlarının dökülmesi, egzama, bel fıtığı, ruhen ve bedenen görülen yorgunluklar, her cins romatizma, siyatik, kadın hastalıkları, ameliyat sonrası rehabilitasyon, ortopedik kireçlenme rahatsızlıklarına iyi gelmektedir. Kaplıca merkezinde Belediyeye ait 60 daireli moteller ve spor kompleksi vardır.
Simav Çitgöl kaplıcaları Telefon :(+90-274) 543 22 67
Emet Dereli Kaplıcaları: Dereli Kaplıcaları Emet-Tavşanlı yolu üzerinde olup, Günlüce Beldesine 20 km. uzaklıktadır. Kaplıca suları 38-40 C olup, romatizma nevrit, nevralji, kadın hastalıkları ve kırık çıkık sekellerine banyo yolu ile iyi gelmektedir. Kaplıca merkezinde 3 adet havuzlu hamam, özel banyolar ve moteller mevcuttur.
Emet Dereli Kaplıcaları : (+90-274) 472 51 20 – 472 51 00
Kütahya’da başka termal kaynaklar da mevcuttur. Bunlar; Emet’te Samrık Ilıcası, Hisarcık’ta Sefaköy Kaplıcaları, Yukarı Yoncaağaç Mürdesenk Suyu ve Simav’da Naşa Kaplıcalarıdır

Uludağ

Bursa'nın 32 kilometre güneyinde, karayolu ile Bursa'ya 40, havaalanına 60 dakikadır. Antik dönemde Olympos Misios adıyla tanınan Uludağ, Troya Savaşı'nı tanrıların izlediği yer olarak ta mitolojideki yerini almıştır. 2543 metreye ulaşan doruğu ile Batı Anadolu'nun en yüksek dağıdır. Olağanüstü tabii yapısı, flora ve faunasının zenginliği ile 1961 yılında Milli Park ilan edilmiştir. Türkiye'nin en önemli Kış Sporları ve kış turizmi merkezidir. Kayak tesislerinin yeterliliği ile konaklama imkanları Uludağın vazgeçilmez bir tatil yöresi olmasını sağlamaktadır. Yaz aylarında kampçılık, trekking ve günübirlik piknik alanı olarak yararlanılması Uludağ'ı her mevsim çekici kılmaktadır. Uludağ 20 Aralık - 20 Mart tarihleri arasında 120 gün/yıl süreli kayak mevsimine sahiptir. Merkezde 5 telesiyej, 7 teleski ve 1 adet teleferik vardır. Ulaşım Bursa’dan Uludağ Milli Parkı giriş kapısına (Karabelen) 22 km.lik asfalt yol ile ulaşılabilmektedir.

Buradan oteller yöresi ve kayak merkezine 10 Km.lik asfalt + parke yolla ulaşılmaktadır. Ayrıca Bursa’dan 20 dakikalık bir teleferik yolculuğu ile Uludağ Milli Parkı Sarılan kamp ve kullanım alanına ulaşılabilmektedir.

Ulu Camii

Bursa'nın en heybetli ve en çok cemaat alan camiidir. Sultan Yıldırım Bayezıd Niğbolu savaşını kazandıktan sonra 1398-1400 yıllarında inşa ettirmiştir. Cami kalın duvarlara ve 12 büyük yığma ayaklara bağlanan kemerlere ve pandantiflere oturan 20 kubbe ile örtülüdür. Orta kısmındaki kubbenin üstü camlıdır. Altında 16 köşeli mermer şadırvan vardır. Caminin inşa edileceği yerdeki yapıların istimlakı sırasında bir kadın evini satmak istemeyince zorla alınır. Gönül rızası olmadan alınan yerde namaz kılınmaz gerekçesiyle evin yerine gelen kısımda şadırvan yaptırıldığı rivayet edilmektedir. Minberi ağaç işçiliğinin bir şaheseridir. Oyma kabartma, geometrik, yıldız, çivi başları ve gülçelerle süslüdür. Taç kapısı başlı başına sanat abidesidir. 1399-1400 yıllarında tamamlanmıştır. Sanatkarı Mehmed bin Abdülaziz Dakıva'dır. Zarif sekiz ceviz sütun üzerine oturan müezzin mahfili 1549 yılında yapılmıştır. Mihrabı sekiz sıra stalaktitlidir. Kum saatinin etrafındaki Ayet'el-kürsi sülüsle yazılmıştır. Ayrıca küfi ihlas suresi yazılıdır. Mihrap 1571 yılında tamamlanmıştır. Camideki diğer yazılar ve yaldız boyalar 1904 yılında Mehmed Usta tarafından yapılmıştır. Caminin ilk yapıldığı zaman üç tane olan kapısına 1740 yılında Hünkâr Mahfili kapısı eklenmiştir. Kapıların ikisi yenidir. Altıngenlerin oluşturduğu, yıldızların dekore ettiği tablalardan meydana gelen doğudaki ceviz kapı, cami ile aynı yaştadır. Tek sütun üzerine oturan yuvarlak mermerden kürsü 1815 yılında yapılmıştır. Cepheler sağır kemerler içinde, altta ve üstte ikişer pencereden oluşmaktadır. Cephelerin tümü kesme taştan yapılmıştır. Caminin kuzey cephesinin köşelerinde, kaidesi mermerden gövdeleri tuğladan örülmüş birer minaresi vardır. Batıdaki minarelerin içinde çift merdiven mevcuttur. Bunun yardımı ile çatıya çıkılmaktadır. Cami, Moğol Şeyhi Emir Bedrüddin tarafından 1403 yılında ve Karamanoğlu Mehmed Bey'in 1413 yılındaki Bursa muharasası sırasında yaktırılmıştır. 1 Mart 1855 tarihlerindeki büyük depremde ve 1889 yangınında hasar görmüştür.

Ankara Cami ve Kiliseleri (İnanç Turizmi)

Kale altında ve Atpazarı Meydanı Sefa Sokakta bulunmaktadır. Kitabesinin 1522 tarihinde yapılmış olduğu anlaşılmaktadır. Ankara Kalesine giden yol üzerinde bulunan ve Fatih'in sadrazamlarından Mahmut Paşa tarafından 1421 yılında yaptırılmış olan eser, tipik Osmanlı şehir içi hanlarındandır. Kale yolu üzerinde ve Kurşunlu Hanın bitişiğindedir. 1421 - 1459 yılları arasında han ile birlikte Sadrazam Mahmut Paşa tarafından yaptırılmıştır.
Doğu - Batı istikametinde boyuna uzanan büyük ve muntazam dikdörtgen plânda olup, on adet büyük kubbe ile örtülü bedesten ve bedesten dışında meydana gelmiş olan arasta ile birlikte iki kısımdan ibarettir. Anılan bedesten bugün Anadolu Medeniyetleri Müzesi teşhir salonu olarak kullanılmaktadır. Hacı Doğan Mahallesi Tekneciler Sokağı ile Sulu Han Sokağı arasında bulunmaktadır. 1685 tarihinde Şeyhülislâm Cevvar Zade Mehmet Emin Bey tarafından Zincirli Camiye vakıf olarak yaptırılmış olduğu ileri sürülen Sulu Hana Hasan Paşa Hanı da denilmektedir. Fakat 1141 tarihli vakfiyede, Hanın Abdülkerimzade Mehmet Emin Bey tarafından vakfedildiği kayıtlardan anlaşılmaktadır. At Pazarındadır. Aslen Kayserili olup, Ankara'ya yerleşen Hacı İbrahim Bin Hacı Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Vakfiyesi 1512 tarihlerinde düzenlendiğine göre bu tarihlerde yapılmış olmalıdır. Hanın yarısı mülk, yansı vakıfın ruhuna cüz-i şerif okumak, Lütfi Han kapısındaki musluğa bakmak için vakfedilmiştir. İçinde bir mescit yer almaktadır.

ankaranın tatil yerleri

Frigya Krallığı'nın başkenti, ünlü Gordion şehrinin kalıntıları; Ankara-Eskişehir karayolunun yakınında, Sakarya (Sangarios) ve Porsuk nehirlerinin birbirlerine yaklaştıkları yerde, Polatlı'nın 21 km. kuzeybatısında, Ankara'dan 90 km. uzaklıkta, Yassıhöyük köyündedir.

Gordion' un tarihi M.Ö. 3000 yılma (Eski Tunç Çağı) kadar dayanmaktadır. Asur, Hitit (M.Ö. 1950 - M.Ö. 1180) ve Frigya (M.Ö. 900 -M.Ö.620) nın önemli bir yerleşme yeri idi. Frigya Devletine başkentlik yapmıştır. Gordios adlı (Frig başkenti kurucusu) kralın adını almıştır. Kral Gordios tarafından bağlanan ünlü düğüm, Büyük İskender tarafından M.Ö. 333 yılında kışı geçirdiği Gordion'da kesilmiştir. Gordion'da, bu tarihten sonra Büyük İskender Dönemi (M.Ö. 300-100) başlamış, sonra Roma Dönemi (M.Ö. 1.- M.S.4. yy.), daha sonra Selçuklu (M.S.11.-13. yy.) dönemi sürmüştür. Ahlatlıbel, Ankara'nın 14 kilometre güneybatısında Taşpınar Köyü - Gavurkale -Haymana eski yolu üzerindedir. Ankara'ya çok yakın olan bu Eski Tunç Çağı istasyonu Anadolu için önemli bir düz yerleşme birimidir. Bitik Höyüğü Ankara'nın 42 kilometre kuzeybatısındadır. Yukarıdan aşağıya doğru M.Ö. V. yüzyılda başlayan bir Klasik Çağ iskânı ile kalın bir Eski Tunç Çağ iskânı meydana çıkarılmıştır. Bitik' teki Eski Tunç Çağı kalıntıları bölgenin Doğu ve Batı Anadolu ile ilgisini belgeler. Ankara'nın 5 kilometre kuzeyinde, Çubuk Çayı kıyısındadır. Buradaki kazı Prof. Şevket Aziz Kansu tarafından 1937 yılında Türk Tarih Kurumu adına yapılmıştır. En alt katta Eski Taş Devri tipte aletler ele geçmiştir. Onun üstündeki Eski Tunç Çağı kültürü Ahlatlıbel kültürü ile benzerlik gösterir. En üstte ise çeşitli devirlere ait büyük bir sarayın kalıntılarına rastlanmıştır. Ankara'nın 60 kilometre güneybatısındadır. Yanında akmakta olan Babayakup Deresinin tabanından 60 metre yüksekte olan tepe, uzun süren bir yerleşmeye sahne olmuştur. Tepeye buradaki eski yıkık duvarlar nedeniyle Gavurkale adı verilmiştir.

Gavurkale, bir tepe üzerindeki dik kayaların güneye bakan yüzünde yer alan; birbiri ardına yürüyen iki tanrı, karşılarında oturan bir tanrıça kabartması ve bu kayalığın çevresindeki iri bloklardan oluşan duvarlar ile dikkati çekmiştir. Söz konusu kaya kabartmaları Hititlere özgü eserlerden olup, Anadolu'nun değişik yerlerinde bulunan benzer anıtlardan sadece birisidir.

Yapılan çeşitli araştırmalar sonucunda buranın surlarla çevrili önemli bir merkez olduğu anlaşılmıştır. Önceleri yalnızca Hititlerin ibadet yeri olarak bilinen Gavurkale' de önemli Frig yerleşiminin olduğu da anlaşılmış, burası 1930 yılındaki çalışmalar sırasında bizzat Atatürk tarafından ziyaret edilmiştir. Daha sonraki yıllarda çevresinde çeşitli yüzey araştırmaları yapılmış olan Gavurkale'de 1998 yılında Anadolu Medeniyetleri Müzesi Başkanlığında kazı çalışmalarına da başlanmıştır. Ulus'ta Hacı Bayram Cami bitişiğindedir. M.Ö. II. yüzyılda Frigya Tanrıçası Men adına yapılmış olan tapınak zamanla yıkılmıştır. Bugün kalıntıları bulunan tapınak ise son Galat Hükümdarı Amintos'un oğlu Kral Pylamenes tarafından Roma İmparatoru Augustus adına bir bağlılık nişanesi olmak üzere yaptırılmıştır.

Bizanslılar zamanında çeşitli eklemeler yapılıp, pencereler açılarak kilise haline getirilmiştir. Etrafı dört sütunla kuşatılmış dört duvar halindedir. Etrafını çevreleyen uzunluğuna on beşer, enine altışar adet kırk iki, tapınağın kapısı önünde dört, arkada iki adet sütunun yerleri bulunmaktadır. Yalnız iki yan duvarı ile kenarları işlemeli olan kapı kısmı eski hali ile ayakta durmaktadır. Aslı Roma Tapınağında bulunan ve Augustus'un başardığı işleri gösteren vasiyetnamesi bir yazıt ile bu tapınağın türbeye bitişik duvarına konulmuştur. Defterdarlık ve valilik binası arasındaki havuzun kenarında bulunmaktadır. Hiçbir yazıtı yoktur. Gövdesinde birçok halka olup, yüksekliği on beş metre kadardır. Sütunun İmparator Julianus' un (M.S. 361 - 363) Ankara'dan geçtiğinde şerefine dikildiği söylenir. IV. yüzyılda yapıldığı sanılan esere halk arasında Belkıs Minaresi de denilmektedir. Ulus Meydanından Yıldırım Bayazıt Meydanına uzanan Çankırı Caddesi üzerinde, caddeden 2.5 metreye kadar yükseklikteki bir platform üzerinde bulunmaktadır. Hamamın bulunduğu yüksek platformun höyük olduğu bilinmektedir.

Hamam, Caracalla (M.S. 212-217) devrine tarihlenir. Caracalla Hamamının Çankırı Caddesindeki girişi, sütunlu bir revak kalıntısının çevrelediği geniş bir alana, palaestraya yani bir güreş sahasına açılır. Bu revaklı avlunun bir kenarında 32 sütun olmak üzere bütün yüzünde 128 mermer sütun bulunmaktadır. Hamam binaları paleastra kısmının hemen arkasında yer alır. Bu yapılar ender rastlanan bir büyüklükte olup, her zaman olduğu gibi Apoditerium (soyunma kısmı), Frigidarium (soğukluk kısmı), Tepidarium (ılık kısım) ve Caldarium (sıcak Kısım) bölümlerinden oluşur. Hisar Caddesi ile Pınar Sokak arasında yer alır. İlk defa 1982 yılı sonunda bulunmuş, kurtarma kazılarına 15 Mart 1983'te Müzeler Genel Müdürlüğünce başlanmıştır. Anadolu Medeniyetleri Müzesi Müdürlüğü de kazılan 1986 yılı sonuna kadar sürdürmüştür. Sonuçta M.S. II. asrın başına tarihlenen tipik bir Roma Tiyatrosunun kalıntıları çıkarılmıştır. Bunlar arasında tonozlu parados binaları, döşemeli orkestra, seyirci oturma yerleri (kavea), sahne odası (scene)'ndan artakalan temel ve duvarların yanı sıra birçok heykel ve parçalan bulunmuştur. Varlık Mahallesi önünde ve Ankara Çayı üzerinde olup, Ankara'nın en eski köprüsüdür. 1222 yılında Selçuklu Hükümdarı I. Alaaddin Keykubat tarafından Ankara Valisi Kızılbey zamanında yaptırılmıştır.

Höyük ve Tümülüsler
Anıtkabir alanındaki tümülüslerde ilk kazı 1926 yılında Makridi tarafından yapılmıştır. 1945 yılında Anıtkabir alanında yapılan toprak düzeltmesi sırasında birkaç tümülüsün kaldırılması gerekmiş, iki tümülüs açılmış ve burada Friglere ait birçok çanak çömlek ile beraber aletler de ele geçmiştir. Uzmanlar bu tümülüslerin Gordion Frig mezarlarıyla çağdaş olduğunu meydana çıkarmışlardır.. Çiftlik - Demetevler Kavşağında Demetevlere giden yolun sol tarafında yer alır. 1986 ve 1987 kazı mevsimlerinde Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi Müdürlüğünce kazılmıştır. Yapılan kazılar sonucunda, tümülüsün tepesinde Eski Tunç Çağına ait küçük ve yuvarlak tek bir yapı ve içinde pişmiş toprak eserler ele geçirilmiştir. Oyaca Kasabası sınırları içerisinde olup, Ankara-Haymana karayolunun yaklaşık 50. kilometresinde sola ayrılan Boyalık, Culuk, Çalış ve Durupınar yolundan 1.5 km gittikten sonra yolun sağında ve 150 metre mesafededir. Orta büyüklükte höyüklerden olan Külhöyük'te, Anadolu Medeniyetleri Müdürlüğü Başkanlığında kazı çalışmaları yapılmaktadır. Karaoğlan, Ankara'nın 25 km. güneyinde ve Ankara-Konya yolu üzerindedir. Höyükte Kalkolitikten itibaren tüm uygarlık katları görülmektedir. Ankara Gölbaşı bölgesinde Hitit ve Frig katlarına sahip en önemli istasyonlardan birisidir

AYASOFYA MÜZESİ

Mimarisi, ihtişamı, büyüklüğü ve işlevselliği yönünden ilk ve son ünik uygulama olarak görülen Ayasofya; Osmanlı camilerine fikir bazında da olsa esin kaynağı olmuş, doğu-batı sentezinin bir ürünüdür. Bu eser dünya mimarlık tarihinin günümüze kadar ayakta kalmış en önemli anıtları arasında yer almaktadır. Bu nedenle, Ayasofya, tarihi geçmişinin yanı sıra, mimarisi, mozaikleri ve Türk çağı yapıları ile yüzyıllar boyunca tüm insanlığın ilgisini çekmiştir. Ayasofya 916 yıl kilise, 481 yıl cami olmuş, 1935'ten bu yana müze olarak tarihi işlevini sürdürmektedir. Bizans tarihçileri tarafından İmparator I. Konstantinos (324-337) zamanında yapıldığı ileri sürülen ilk Ayasofya bir ayaklanma sonunda yanmış, bu yapıdan günümüze hiç bir kalıntı gelmemiştir. İmparator II. Theodosius, Ayasofya'yı ikinci defa yaptırmış ve 415'te ibadete açmıştır. Yine bazilika planlı bu yapı 532'de Nika ihtilali sırasında yanmıştır. 1936 yılında yapılan kazılarda bununla ilgili bazı kalıntılar ortaya çıkmıştır. Bunlar mabede girişi gösteren basamaklar, sütunlar, başlıklar, çeşitli mimari parçalardır. İmparator Iustinianus (527-565) ilk iki Ayasofya'dan daha büyük bir kilise yaptırmak istemiş, çağın ünlü mimarlarından Miletos'lu İsidoros ve Tralles'i Anthemios'a günümüze ulaşan Ayasofya'yı yaptırmıştır. Anadolu'nun antik şehir kalıntılarından sütunlar, başlıklar, mermerler ve renkli taşlar Ayasofya'da kullanılmak üzere İstanbul'a getirilmiştir. Ayasofya'nın yapımına 23 Aralık 532'de başlanmış, 27 Aralık 537'de tamamlanmıştır. Mimari yönden incelendiğinde büyük bir orta mekân, iki yan mekân (nef), absis, iç ve dış nartekslerden meydana gelmiştir. İç mekân, 100 x 70 m. ölçüsünde olup, üzeri dört büyük ayağın taşıdığı 55 m. yüksekliğinde, 30.31 m. çapında kubbe ile örtülmüştür. Ayasofya'nın mimarisinin yanı sıra mozaikleri de büyük önem taşımaktadır. En eski mozaikler iç narteks ve yan neflerde altın yaldızlı geometrik ve bitkisel motifli olan mozaiklerdir. Figürlü mozaikler IX.-XII. yüzyıllarda yapılmıştır. Bunlar İmparator kapısı üzerinde, absiste, çıkış kapısı üzerinde ve üst kat galeride görülmektedir. Ayasofya İstanbul'un fethi ile birlikte başlayan Türk döneminde çeşitli onarımlar görmüştür. Mihrap çevresi, Türk çini sanatı ve Türk yazı sanatının en güzel örneklerini içerir. Bunlardan kubbedeki ünlü Türk Hattatı Kazasker Mustafa İzzet Efendi'nin Kuran'dan alınma bir suresi ile 7.50 m. çapındaki yuvarlak levhalar en ilgi çekici olanıdır. Bu levhalarda, Allah, Muhammed, Ömer, Osman, Ali, Hasan, Ebu Bekir, Hüseyin'in isimleri yazılıdır. Mihrabın yan duvarlarında ise Osmanlı padişahlarının yazıp buraya hediye ettiği levhalar vardır. Sultan II. Selim, Sultan III. Mehmet, Sultan III. Murat ve şehzadelerin türbeleri, Sultan I. Mahmut'un şadırvanı, sıbyan mektebi, imareti, kütüphanesi, Sultan Abdülmecid'in hünkar mahfeli, muvakkithanesi, Ayasofya'daki Türk çağı örnekleri olup türbeler, iç donanımı, çinileri ve mimarisiyle klasik Osmanlı türbe geleneğinin en güzel örneklerini oluşturmaktadır. Müze pazartesi dışında hergün 09.30-16.30 saatleri arasında gezilebilir. ÇİNİLİ KÖŞK: 15 inci yüzyılda, Fatih Sultan Mehmet zamanında bir köşk veya pavyon şeklinde yaptırılmıştır. İznik parçaları dahil 16'nci yüzyıl Selçuk ve Osmanlı çömlek ve çini sanatının en iyi örneklerini barındıran Türk Seramikleri Müzesi yer almaktadır.
Müze tel:(+90-212) 528 45 00
Ziyarete açık günler : Pazartesi hariç her gün açıktır

DOLMABAHÇE SARAYI

DOLMABAHÇE SARAYI 19 uncu yüzyılda Sultan I. Abdülmecit tarafından yaptırılan Dolmabahçe Sarayı'nın cephesi Boğaz'ın Avrupa kıyısında 600 m boyunca uzanmaktadır. Dolmabahçe Sarayı, Avrupa sanatı üsluplarının bir karışımı olarak 1843-1856 yılları arasında inşa edilmiştir. Sultan Abdülmecit'in mimarı Karabet Balyanın eseridir. Osmanlı Sultanlarının her devirde birçok sarayı bulunurdu. Ancak esas saray Topkapı, Dolmabahçe Saraylarının tamamlanmasından sonra terk edilmiştir.

Dolmabahçe Sarayı üç katlı, simetrik planlıdır. 285 odası ve 43 salonu vardır. Denizden 600 metrelik bir rıhtımı, kara tarafında ise birisi çok süslü iki abidevi kapısı vardır. Bakımlı ve güzel bir bahçenin çevrelediği bu sahil sarayının ortasında, diğer bölümlerden daha yüksek olan tören ve balo salonu yer alır. Büyük, 56 sütunlu kabul salonu 750 ışıkla aydınlanan 4.5 tonluk muazzam kristal avizesi ile ziyaretçileri hayrete düşürür.

Sarayın giriş tarafı Sultanın kabul ve görüşmeleri, tören salonunun diğer tarafındaki kanat ise harem bölümü olarak kullanılmıştır. Iç dekorasyonu, mobilyaları, ipek halı ve perdeleri ve diğer tüm eşyası eksiksiz olarak, orijinaldeki gibi günümüze gelmiştir. Dolmabahçe Sarayı mevcut hiç bir sarayda bulunmayan bir zenginlik ve ihtişama sahiptir. Duvar ve tavanlar devrin Avrupalı sanatkarlarının resimleri ve tonlarca ağırlığında altın süslemeleri ile dekore edilmiştir. Önemli oda ve salonlarda her şey aynı renk tona sahiptir. Bütün zeminler birbirinden farklı, çok süslü ahşap parke ile kaplıdır. Meşhur Hereke ipek ve yün halılar, Türk sanatının en güzel eserleri, birçok yerde serilidir. Avrupa ve Uzak doğunun ender dekoratif el işi eserleri sarayın her yerini süsler. Pırıl pırıl kristal avize, şamdan ve şömineler sarayın pek çok odasında güzelliklerini sergiler.

Dünyadaki saraylar içerisinde en büyük balo salonu buradakidir. 36 m. yüksekliğindeki kubbesinden ağırlığı 4.5 ton olan devasa kristal avize asılı durur. Önemli siyasi toplantılarda, tebrik ve balolarda kullanılan bu salon, önceleri alttaki, fırına benzer bir düzen ile ısıtılırdı. Saraya kalorifer ve elektrik sistemi daha sonraları eklenmiştir. Altı hamamdan Selamlık bölümündeki, eşi olmayan, güzel oymalı alabaster mermerleri ile dekorludur. Büyük salonun üst galerileri orkestra ve diplomatlar için ayrılmıştır.

Uzun koridorlar geçilerek varılan harem bölümünde, sultan yatak odaları ve sultanın annesinin bölümü ile diğer kadın ve hizmetkarlar bölümleri bulunmaktadır. Sarayın kuzey eklenti bölümü şehzadelere tahsis edilmiştir. Girişi Beşiktaş semtinde olan yapı Resim ve Heykel Müzesi olarak hizmet vermektedir. Cumhuriyet döneminde, Atatürk'ün Istanbul ziyaretlerinde ikametgah olarak kullanıldığı sarayda en önemli olay, 1938'de Atatürk'ün ölümüdür. (Pazartesi ve Perşembe hariç her gün açıktır.)

TOPKAPI SARAYI

TOPKAPI SARAYI
TOPKAPI SARAYI 15-19 uncu yüzyıllar arasında Osmanlı İmparatorluğu'nun merkezinde bulunan Topkapı Sarayı, labirentleriyle, Boğaz, Haliç ve Marmara Denizi'nin sularının karıştığı noktada, bir kara parçası üzerinde yer almaktadır. Yeni sarayın (Topkapı Sarayının) yapımına 1466'dan sonra başlanmış ve Fatih ölmeden birkaç sene önce 1478'de tamamlanmıştır. Bu saray diğer Avrupa Sarayları gibi tek bir binada olmayıp çeşitli köşk ve dairelerden oluşmuştur. İlk olarak yapılan Çinili Köşk Sırça Saray'dır ve 1472'de bitmiştir. Orta Asya mimarisi karakterinde ve iki katlı köşk 1875'te Arkeoloji, 1908 senesinde de Türk İslam Eserleri Müzesi olmuştur. 1953'te ise Fatih Eserleri Müzesi olarak açılmıştır. Çinili Köşkü, Kubbealtı Arzodası, Hasoda, Hazine, Kiler ve Seferliler gibi koğuşlar, mutfakların bir kısmı, hastalar odası, hamam şimdi kütüphane olan Ağalar Cami, ahır ve diğer binaların yapımı izlemiş ve son olarak da yapı 1478'de Saray surlarının ve Bab-ı Humayun denen Sultanahmet yönündeki asıl kapının inşaatı ile tamamlanmıştır.

Fatih devrinde ortalama 750 kişi olan saray halkı gittikçe artmış ve XIX. yüzyılda normal günlerde 5000, bayram günleri gibi fevkalade zamanlarda ise 10.000'i bulmuştur. Bu sebeple bu saraya zamanla yeni yeni ilaveler yapılmıştır.

Topkapı Sarayı Harem kısmı III. Sultan Murat devrinde 1574 - 1595 yıllarında yapılmış ve ondan sonra Bayazıt'daki harem halkı buraya nakledilmiştir. XIX. yüzyıl başlarında harem halkı 474 kişi idi. Harem'e girerken Kızlar Ağası Dairesi ve onun üst katında da küçük şehzadelerle Sultanlar için Şehzadeler Mektebi vardı. Sarayda zamanla Enderun Mektebi, Hekimbaşı Odası, Enderun Eczanesi, iç avlulardaki köşklerle Sarayburnu sahillerinde yazlık köşkler yapılmış, mutfaklar, ahırlar genişletilmiş, yeni yeni cami ve küyüphaneler ilave edilmiştir.

APHRODİSİAS

Adını aşk ve güzellik tanrıçası Aphrodite’den alan Aphrodisias özellikle Roma çağında Aphrodithe tapınımı ile ünlenmiş antik bir kent olup, günümüzde de çok iyi korunmuş anıt yapıları ile Türkiye’nin en önemli Arkeolojik yerlerinden biridir.
Sonraki devirlerde üzerine tiyatro yapılan höyük, M.Ö. 5000’lere kadar giden Prehistorik bir yerleşmedir. M.Ö. 6. yüzyılda Aphrodisias küçük bir köydür. İlk Aphrodithe tapınağı da bu devirde yapılmıştır. Bu görünüm M.Ö. 2. yüzyılda ızgara planlı kentin kuruluşu ile değişmiştir. Bu devirde kentte, yaklaşık bir kilometrelik bir alana yayılmış 15000 civarında insan yaşıyordu.

40 YTL'ye de 40 bin YTL'ye de tatil var

Turizmin en gözde kenti olan antalya'da her keseye göre tatil imkanı bulunuyor.


Profesyonel Otel Yöneticileri Derneği (POYD) Başkanı Volkan Şimşek, Antalya'da çok sayıda turistik belgeli otel, motel, pansiyon gibi konaklama yerleri bulunduğunu, yerli ve yabancı turistlerin önce beş yıldızlı otel ve tatil köylerini doldurduğunu söyledi. Şimşek, şu anda Antalya yöresindeki lüks otellerin tamamına yakınının dolduğunu söyledi.

Antalya'dan tatil manzaraları

Antalya'da, beş yıldızlı otel ve tatil köylerinin yanı sıra, daha ekonomik tatil olanaklarının da bulunduğunu ifade eden Şimşek, “Antalya'da günlük 40 YTL'ye de 40 bin YTL'ye de tatil olanakları mevcut” dedi.

Antalya'da bir ve iki yıldızlı oteller ve pansiyonlarda 40 YTL'ye oda bulunabildiğine işaret eden Şimşek, şöyle konuştu:

“Antalya her gelir grubuna hitap ediyor. Antalya'da otellerin bünyesinde çok lüks villalar var. Bu villaların geceliği yüksek sezonda 40 bin YTL'ye kadar çıkabiliyor. Yüksek gelir grubundakiler bu villaları tercih ediyorlar. Bunun yanı sıra, günlük 40 YTL'ye de kalınabilecek bir, iki yıldızlı oteller ve pansiyonlar da var.”

“KİMSE ÇAT KAPI GELMESİN”

Antalya'da yüksek sezonun başladığını da vurgulayan Şimşek, bu nedenle oda bulmada sıkıntılar yaşanabileceğini söyledi.

Şu anda Antalya'daki lüks otellerin ortalama doluluklarının yüzde 100'e yaklaştığını ifade eden Şimşek, tatilini Antalya'da geçirmek isteyenlere bir an rezervasyon yaptırmaları uyarısında bulundu.

Şimşek, “Tatili düşünenler bir ay öncesinden rezervasyonlarını tamamlamalıdır. Aksi takdirde ortada kalabilirler. Antalya'da yüksek sezon başladı, çat kapı gelenler oda bulamayabilir. Şu anda Antalya'daki lüks otellerin ortalama dolulukları yüzde yüzlere yaklaştı” diye konuştu.

Tatil dönüşü faciası

Hatalı sollama ve aşırı hız yapan TIR, aralarında acil servis doktoru ile hemşiresinin bulunduğu, tatilden dönen 5 kişiyi taşıyan otomobili biçti. Otomobildeki 4 kişi öldü.

KAZA Kocaeli’nin Gölcük İlçesi’nde Halıdere Beldesi yakınlarında, dün saat 05.30 sıralarında meydana geldi. Ege Bölgesi’ndeki tatilden dönen, 5 kişinin bulunduğu Ertuğrul Öztürk (35) yönetimindeki otomobil, Bursa yönüne giden Yunus Şimşek yönetimindeki TIR’la çarpıştı. TIR’ın hatalı sollaması ve aşırı hız sonucu meydana geldiği belirtilen kazada Ertuğrul Öztürk, oğlu Yağız Mert (4), İstanbul Eminönü’nde 112 Acil Servis hemşiresi baldızı Fatma Tokgöz (24), aynı yerde çalışan Dr. Ezgi Arıkan (29) öldü. Kazada, sürücünün yaralı kurtulan eşi Hatice Öztürk (36) tedavi altına alındı.

Tatilcilerin dikkatine

Denizli’de Tüketiciyi Koruma Derneği Şube Başkanı Hüsnü Önel, tatilcileri uyarıp, vatandaşların paket tura çıkarken ya da devre tatil satın alırken yasal haklarını bilmeleri gerektiğini söyledi.

Önel, tatil planları yapılırken güvenilir firmalara başvurulması gerektiğini, aksi takdirde satıcının veya sağlayıcının vaat ettiği ortam bulunamayarak, hayal kırıklığının yaşanabileceğini belirtti. Bu konuda kendilerine zaman zaman şikayetler geldiğini dile getiren Önel, uzun süreli ve büyük paralar harcanan devremülk veya devre tatil için kiralanan taşınmazların mutlaka yerinde görülmesi gerektiğini ifade etti. Önel, bazen yerinde görmeden tatil için kiralanan taşınmazların satıcının veya sağlayıcının vaat ettiği gibi manzaralı lüks odalar olmayıp, gün ışığı görmeyen karanlık odalar hatta bodrum katlar bile olabildiğine dikkat çekti.

Haklarınızı bilmelisiniz

Özellikle paket tur ve devre tatil konusunda mağdur olan çok sayıda kişinin derneklerine başvurmasının, anlattıklarının bir göstergesi olduğunu belirten Hüsnü Önel şunları söyledi: "Tüketicilerimiz son derece bilinçli hareket etmeli ve tatil yapacakları yeri önceden görmeli. Eğer bu mümkün değilse tatil yapacakları yerleri güvenilir turizm şirketlerinden kiralamalı, aralarında mutlaka bir sözleşme yapmalı ve sözleşmede Tüketicileri Koruma Kanunu’nda yer alan hükümlerin olup olmadığına dikkat etmeli ve sözleşmenin bir sureti mutlaka alınmalı. Aksi takdirde tatiller hüsranla bitebilir. Bu anlamda, gerek paket tura çıkarken, gerekse devre tatil satın alırken yasal haklarımızın neler olduğunu ve bu hakları nasıl kullanabileceğimizi bilmeliyiz."

Rus turistler 'Türk oldu'

ANTALYA'NIN Manavgat ilçesinde Almanlarla Türkler maçı bir arada izlerken dostluk ve barış mesajı verdi. Rus turistler de Türk Milli Takım forması giyerek Milli Takım'ımıza destek oldu. Almanya Milli Takımı'nın maçı 3-2 kazanarak finale çıkması tatil yapan Almanları coşturdu. Uzun süre sevinç çığlıkları atan Alman turistler, gece boyu zaferin sevincini yaşadı. Almanlar Türk arkadaşlarını ise Milli Takım'ın başarısından dolayı kutladı.

Kaçkar Dağları kayakla tanıştı

Artvin'in Yusufeli İlçesi'ndeki Kaçkar Dağları'nın etekleri, ilk kez bir kayak organizasyonuna ev sahipliği yaptı. Altıparmak Köyü'nde Yusufeli Kaymakamlık Kupası adı altında Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü'nce düzenlenen Alp disiplini yarışması bugün yapıldı. Artvin'den gelen kayakçılar Yusufeli Barhal ve Yaylalar mevkiinde yarıştı. 4 kategoride 42 sporcunun katıldığı yarışmada miniklerde Fatih Avcı, yıldızlarda Mehmet Bıçakçı, gençlerde Çağlar Çavuş, büyük erkeklerde ise Mehmet Topal, yıldız kızlarda Asiye Turan, büyük bayanlarda Nezahat Turan birinci oldu.

Kayakçılar zaman zaman düşerken, yarışmayı izlemek için 1 saat yürüyen davetliler, tulum eşliğinde horon tepti. Bu arada karakucak pehlivanı sporcular, kar üzerinde peşrev çekip güreş tuttu. Kıyafetleriyle kaymak isteyen bazı vatandaşlar ise kara batmaktan kurtulamadı. Kimilerinin kartopu oynayarak eğlendiği sırada yarışmada dereceye girenlere ödülleri dağıtıldı.

Yarışmayı Kaymakam Cahit Çelik, Garnizon Komutanı Yüzbaşı Okan Kurt, Belediye Başkanı Yusuf Sağlam, Gençlik ve Spor il ve ilçe müdürleri, Kılıçkaya Belediye Başkanı Selçuk Fırıncı ile siyasi parti temsilcileri, davetliler ve köylüler izledi. Kaçkar Dağları'nda 1 Nisan'da da Polis Haftası nedeniyle bir yarışma düzenleneceği bildirildi.

Onur Air'den 9 YTL'ye uçak bileti

Onur Air, Türkiye�de uçak yolculuğunu cazip hale getirmek amacıyla başlattığı kampanya kapsamında bir ay boyunca tüm hatlarda toplam 10 bin bileti 9 YTL�ye satacak.
Onur Air�dan yapılan açıklamada, bugünden itibaren başlatılan kampanyayla birlikte vergiler dahil 9�ar YTL�den başlayacak fiyatlarla bilet satışının yapılacağı kaydedildi.
Kampanyanın amacının, Türk halkının alıştığı haziran, temmuz, ağustos aylarındaki tatil anlayışını daha erkene çekebilmek olduğu belirtildi.

İstanbul çıkışlı ve varışlı 15 noktaya sefer düzenleneyen Onur Air�in kampanyası tüm uçuşlarda geçerli olacak. Kampanya 30 Nisan�a kadar sürecek. Onur Air yetkililyeri "Kademeli Fiyat" uygulamasının dünyadaki düşük maliyetli havayolu şirketlerinin çoğunluğu tarafından kullanıldığına işaret ediyor.

Onur Air Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Şahabettin Bolukçu, tatil ve seyahat planlarını erkenden planlayanlar için kademeli fiyat uygulamasının önemine dikkat çekerek, 23 Mart 2003 tarihinde iç hatlarda İstanbul�dan Adana, Antalya, Gaziantep, Bodrum ve Dalaman bilet fiyatlarının 158 milyon lira olduğunu vurguladı. Bolukçu, rekabetin hem fiyatı makul seviyelere çektiğini hem de halkın büyük bir bölümünün havayolu taşımacılığını kullanabilmesini sağladığını kaydetti.

Bollukçu, "Biz de kademeli fiyat uygulamasıyla uygun bilet ücretini takip eden, müşterisi olduğu havayolunu izleyen ve buna göre seyahatini planlayan müşteri kitlemize hizmet etmek arzusundayız" dedi.

Mağara içinde minyatür minare

Gümüşhane'nin Torul İlçesi'ne bağlı Cebeli Köyü'ndeki Damlataşı Karaca Mağarası her geçen gün ilgi odağı haline geliyor. Mağara içerisinde bulunan sarkıt ve dikitlerin oluşturduğu motiflere bir yenisi daha eklendi.

Mağara giriş kapısından 50 metre uzaklıkta sarkıt ve dikitler arasındaki minare minyatürü büyük ilgi toplamaya başladı. Damlataşı oluşumları açısından hem çok zengin hem de çeşitli renk ve şekiller sarkıt, dikit, sütun, org desenli duvarlar, mağara çiçekleri, mağara incileri, traverten havuzlar ve traverten basamakları Damlataşı Mağarası'nın en güzel örneklerini oluşturuyor. Tüm bu güzellikler yanında Damlataşı Karaca Mağarası'nın kapı girişinden 50 metre uzaklıktaki sarkıt ve dikitler arasındaki minyatür minare ise görenleri hayret içerisinde bırakıyor.

Edremit'te kaplıca turizmi gelişiyor

Ege'nin kuzeyinde zeytinyağı ve temiz havasıyla meşhur Balıkesir'in Edremit İlçesi, adını kaplıcalarıyla da duyurmaya başladı. Bostancı bölgesinin termal turizm bölgesi ilan edilmesinden sonra oksijen bakımından İsviçre Alpleri'nden sonra ikinci sırada olan Edremit, tabii güzellikleri, şifalı kaplıcaları ve plajlarıyla da turizmcilerin iştahını kabartmaya başladı. Entur Edremit Kaplıcaları, şifalı sularının yanı sıra güler yüzlü hizmet anlayışıyla bölge turizmine büyük destek sağlıyor. Günü birlik hizmetin yanı sıra 15 günlük devreler halinde devre mülk sistemiyle pazarlanarak hizmet veren kaplıca tesisinde kür merkezi, fizik tedavi merkezi, aletli jimnastik salonu, çocuk oyun alanları ve kapalı yüzme havuzu, konferans salonu, kafe, kafeterya, restoran bulunuyor.

Balıkesir'in Havran İlçesi'ne bağlı Çamdibi Köyü'nde muhtarlığın işlettiği kaplıca da ilgi görüyor. Aynı bölgede 66 odalı Adramis Termal Otel de hizmet veriyor. Kaplıca sularının bağırsak tembellikleri, safra kesesi ve pankreas bezi salgılarının düzensizliği, romatizmal hastalıklar, damar hastalıkları ve esansiyel tansiyon yüksekliği, yaralanma ve ameliyat sonrası eklem ve adale fonksiyonlarının geri kazandırılması, sebebi farklı ve kısmi ve tam felçler, siyatik, kol ve boyun ağrılarına sebep olan sinir baskılarına iyi geldiği ifade ediliyor. Edremit'e 8 kilometre mesafede bulunan Güre Beldesi'nde belediye tarafından işletilen kaplıcalar ise kış boyu doluluğuyla dikkat çekiyor.

Edremit Belediye Başkanı Yunus Bozbey, yılın 12 ayında tatil imkanı sağlayan Edremit'te son olarak Bostancı bölgesinin termal turizm bölgesi ilan edildiğini, ilçenin adını kaplıcalarıyla da duyurmaya başlamasının sevindirici olduğunu kaydetti.

25 Haziran 2008 Çarşamba

Alkollü turist falezden düştü

ANTALYA'da 56 yaşındaki Belçikalı turist Gerda Adriana Verdonck, Kaleiçi Hıdırlık Kulesi'nin altından deniz kenarına inmek isterken falezler arasında oluşan yarığa düştü. İtfaiyenin kurtardığı yaralı turist, hastanede tedaviye alındı.

Tatil için Antalya'ya gelen Belçikalı Gerda Adriana Verdonck, bugün öğle saatlerinde aşırı derecede alkol aldıktan sonra tek başına Karaalioğlu Parkı'na geldi. Hıdırlık Kulesi'nin altından deniz kenarına inmek isteyen alkollü kadın turist, dengesini kaybedince falezler arasındaki yarığa düştü. Bacaklarında, kollarında ve kafasında sıyrıklar ve morluklar oluşan Belçikalı turisti itfaiye ekipleri 4 metreden yukarı çekerek kurtardı. Alkolün etkisiyle yaşadıklarının farkında olmayan kadına ilk müdahaleyi olay yerine gelen ambulans ekibi yaptı.
Hayati tehlikesi bulunmayan kadın, özel bir hastanede tedaviye alındı.

24 Haziran 2008 Salı

Tatil yerleri için tatil rehberi

Cennet Türkiye! Sıcak iklimi ve sıcak insanları; keyifli tatil yerleri ile Türkiye, tam bir tatil cenneti. Özellikle Ege ve Akdeniz kıyılarına sıralanmış tatil köyleri, tatil beldeleri, tatil yöreleri, tatil mekanları ve tatil merkezleri ile Türkiye size her mevsimde güzel bir tatil vadediyor. Güzel bir yaz tatili, bayram tatili (Ramazan Bayramı tatili ya da Kurban Bayramı tatili), Şubat tatili (okul tatili) ya da hafta sonu tatili geçirebilmenize yardımcı olabilmek için ucuztatil.org'da sizlere bir, ne diyelim; bir gezi rehberi, tatil rehberi hazırladık. Ne mi var bu sitede? Tatil yerleri ve tatil mekanları, Türkiye'deki kentler hakkında bilgiler; gezi rehberi, tatil siteleri listesi; otel rehberi, illerin telefon kodları, yabancı ülkelerin telefon kodları gibi çeşitli bilgiler içeriğimizi oluşturuyor.

Ozkaymak Incekum Otel / 5* / Herşey Dahil

Bölge:Alanya
Konum:Incekum Mevkii-Denize Sıfır / Alanya 23 Km./ Antalya 110 km. / Havalimanı 95 km.
Genel Özellikler:
Toplam 346 odası vardır, 1 kapalı, 1 adet kaydıraklı havuzu vardır. Antalya Bölgesinde en güzel bahçeye sahip otellerden birisidir. Açık ve kapalı olmak üzere jimnastik salonu, hamam, fin saunası, mini club, tenis, bilardo, rüzgar sörfü, kano, deniz bisikleti, Alanya ya hafta da 3 kez servis, 120 ve 50 kişilik 2 toplantı salonu, oyun odası, diskotek, full-animasyon, çocuk klubü, çocuk oyun bahçesi bulunmaktadır.
Yeme - İçme:
700 kişi kapasiteli ana restoran, 2 açık alan restoran, 7 adet bar olarak Açık büfe sabah, öğle ve akşam yemekleri, geç kahvaltı, yerli alkollü veya alkolsüz içecekler ( 07.00-24.00 arası ), hizmet vermektedir.
Oda Özellikleri:
Uydu yayın TV, direk telefon, minibar, manzaralı ve möbleli balkon, lüks mefruşat, kuvetli banyo, saç kurutma makinesi ve diğer konfor unsurları ile 335 adet standart oda, 16 suit oda, 8 aile odası bulunmaktadır.
Havuz - Deniz:
2 açık yüzme havuzu, su kaydırakları, kapalı havuz, özel plaj.
Aktivite İmkanları:
Akşamları animasyon gösterileri, tenis, masa tenisi, voleybol, jimnastik salonu, Bilardo, kano,darts, rüzgar sörfü ve tüm su sporları.
Çocuklar İçin:

Hizmetler:
Açık büfe sabah, öğle ve akşam yemekleri, geç kahvaltı, yerli alkollü veya alkolsüz içecekler ( 07.00-24.00 arası ), jimnastik salonu, hamam, fin saunası, mini club, tenis, bilardo, rüzgar sörfü, kano, deniz bisikleti, Alanya ya hafta da 3 kez servis
Ücretli Hizmetler:
Motorlu su sporları, ithal içecekler, taze sıkılmış meyve suları, 24.00 den sonra alınan yiyecek ve içecekler, türk kahvesi,minibar, lale bar, çamaşır temizleme, telefon,fax, alışveriş merkezi, doktor, bebek bakıcılığı.

Babaylon Hotel / 4* / Yarım Pansiyon

Bölge:Çeşme
Konum:Çeşme 7 km. İzmir Adnan Menderes Hava Alanı 90 km. Deniz kıyısında
Genel Özellikler:
111 toplam oda, 222 toplam yatak bulunan tesiste Split klima, bahçe, tv odası, oyun odası, kuaför salonu, çamaşırhane, resepsiyonda kasa, market, hediyelik eşya, 24 saat oda servisi, jeneratör, doktor yada hemşire, ücretsiz otopark, sağlık odası
Yeme - İçme:
1 Restaurant Kapalı kap:140, Açık kap: 80, Snack Bar, Lobi Bar, Havuz Bar, Türk, Uluslararası, Mutfakları
Oda Özellikleri:
Balkon,Küvet,Saç kurutma makinesi,Split klima,Telefon,Televizyon,Ücretli minibar
Havuz - Deniz:
Tesisin 150 m uzunluğunda kumsal plajı mevcuttur. Güneş şemsiyeleri, Şezlong ve minder Havuşbaşı ve Plajda ücretsizdir.1 Açık Yüzme Havuzu
Aktivite İmkanları:
Sauna, Masaj, Kuaför, Bahçe ,TV Odası, Disko, 1Tenis Kortu, 1 Aydınlatmalı Tenis Kortu, Masa Tenisi, Bilardo, Plaj Voleybolu, Soft Animasyon
Çocuklar İçin:
Çocuk Havuzu, oyun alanı , Mini Club,
Hizmetler:
Masa tenisi, dart, kano, deniz bisikleti, voleybol, fitness center
Ücretli Hizmetler:
Çamaşırhane, sauna, masaj, kuaför, rüzgar sörfü, bilardo, internet, resepsiyonda kasa, tenis kortu ışıklandırma, scuba dalış kursu, doktor
Fiyatlar

Crystal Hotel / 4* / Herşey Dahil

Bölge:Bodrum
Konum:Bodrum merkeze 26 km, havalimanına 48 km
Genel Özellikler:
20 metre kare genişliğindeki odalarda; Tv, minibar, split klima, fön, telefon, zeminde seramik, müzik yayını ve duş mevcuttur. Aile Odaları : Aile odaları ara kapılı 2 adet odadan oluşmakta olup tamamında Tv, minibar, split klima, fön, telefon, zeminde seramik, müzik yayını ve duş mevcuttur. Maksimum 2 2 konaklama yapılmaktadır. AİLE ODALARI: Ara kapılıdr,hesaplama min 3 pax.
Yeme - İçme:
Herşey Dahil sisteminde hizmet vermekte olan tesiste açık büfe kahvaltı, geç kahvaltı, öğle ve akşam yemeği, çay ve kek saati, snack servisi, gece çorbası, 10.00 24.00 saatleri arasında tüm yerli alkollü ve alkolsüz içecek servisi ücretsizdir. Kahvaltı : 07.30 10.00 Çay-kek saati : 11.00 12.30 Öğle yemeği : 12.30 14.00 Pide evi : 14.00 16.00 Snacks : 15.00 16.00 (food servis) Cake-teatıme : 16.00 18.00 Akşam yemeği : 19.30 21.30 Disco : 24.00 03.00 (ücretli)
Oda Özellikleri:
Direkt Telefon , Duş ve Tuvalet , Saç Kurutma makinası, Minibar , Kasa, Uydu TV , Müzik Yayını, Split Klima
Havuz - Deniz:
200 metre uzunluğundaki, 600 metre uzaklıktaki kendine ait plajına ücretsiz servis bulunmaktadır
Aktivite İmkanları:
Tesiste açık ve kapalı ana restaurant, A la carte restaurant, 2 adet açık yüzme havuzu, çocuk havuzu, sauna,su kaydırağı, Türk hamamı, masaj, internet cafe, wireless internet bağlantısı, araba kiralama, fotoğrafçı, amfi tiyatro, disco, tv salonu, oyun salonu, konferans salonu, kuaför, 5 adet bar, doktor, otopark, butik, market, soft animasyon, basketbol, bilardo, canlı müzik, fitness center, masa tenisi, mini futbol, beach futbol, beach voleybol, tenis kortu, dart, çocuk kulübü, çocuk animasyonu, çamaşırhane ve kuru temizleme mevcuttur.
Çocuklar İçin:
2 Çocuk Havuzu, çocuklar için oyun alanı ,oyun odası
Hizmetler:
Ana restaurantlar ve yüzme havuzları, sauna, Türk hamamı, tv salonu, oyun salonu, otopark, basketbol, bilardo, canlı müzik, fitness center, masa tenisi, mini futbol, beach futbol ve voleybol, tenis kortu, dart, çocuk kulübü, çocuk animasyonları, plaja servis, 10.00 24.00 saatleri arasında tüm yerli alkollü ve alkolsüz içecek servisi tesis misafirlerine ücretsizdir.
Ücretli Hizmetler:
A la carte restaurant, masaj, internet cafe, araba kiralama, fotoğrafçı, disco, kuaför, doktor, butik, market, çamaşırhane ve kuru temizleme, import içecekler, taze sıkılmış meyve suları, 24.00 10.00 saatleri arasında tüm yerli alkollü ve alkolsüz içecek servisi tesis misafirlerine ücretlidir.

Ilıca Hotel Spa & Wellness Resort / 5* / Yarım Pansiyon

Bölge:Çeşme
Konum:Özel Plaj, Sahilde, Termal Sulara Yakın İzmir 80 km, İzmir Adnan Menderes Havaalanı90 km
Genel Özellikler:
Sağlık Odası , Çocuk Bakımı , Engelliler İçin Servisler , Uyandırma Servisi , İş Adamları İçin Sekreterya Servisi , İş Merkezi , Internet , Market , Kuru Temizleme , Çamaşır ve Ütü Servisi , Resepsiyonda Emanet Kasası , Jeneratör , Araçlık Açık Otopark
Yeme - İçme:
Lobi Bar, Havuz Bar, Plaj Bar, Roof Bar, Restaurant Bar, Disco Bar, Vitamin Bar, Türk, Uluslararası, Vejetaryen, Mutfakları
Oda Özellikleri:
Telefon, Voice Mail , Duş ve Tuvalet , Banyo , Banyoda Telefon, Saç Kurutma makinası, Termal Su , Elektronik Kilit Sistemi , Yangın Alarmı , Minibar , Uyandırma Servisi, Kasa, Balkon, 24 Saat Oda Servisi , TV , Kablo TV , Uydu TV , Müzik Yayını, Digitürk , Internet Bağlantısı, Kablosuz Internet, Merkezi Klima, Split Klima
Havuz - Deniz:
denize sıfır, özel plaj, 4 Açık Yüzme Havuzu ve Çocuk Bölümü, 3 Kapali Yüzme Havuzu Termal Havuz, Çocuk Havuzu, Su Kaydırağı
Aktivite İmkanları:
Türk Hamamı, Sauna, Masaj, Jakuzzi, Fitness Merkezi, Sağlık Merkezi, Kuaför, Güzellik salonu, Thalasso Terapi, Solaryum, Jimnastik Salonu, Bahçe , Çocuklar için oyun alanı , Mini Club, TV Odası, Gece Klübü, Disko, Tenis Kortu, Aydınlatmalı Tenis Kortu, Masa Tenisi, Bilardo, Mini Golf, Soft Animasyon, Banana, Su kayağı, Jet Ski
Çocuklar İçin:

23 Haziran 2008 Pazartesi

Güneş, deniz, kum ve Eğlence

Eğlence ve Gece hayatı!.. İşte bir vazgeçilmez. Bodrum'a İster MFÖ'nün Bodrum Bodrum' unun tadına doya doya varmak için,ister hip-hop'un doruklarında dansetmek için gelin, Bodrum size istediğinizi verecektir. Bodrum'un popüler mekanları arasında;
HALİKARNAS, M&M KATAMARAN, MAVİ, AVLU,ZEVK-İ SEFA, KÜBA, ADAMİK BAR ve HADİGARİ sayılabilir.
Gece hayatı Bodrum' un vazgeçilmezlerinden bir tanesi. Akşam saatlerinden sabahın ilk ışıklarına değin eğlencenin hiç durmadan devam ettiği Bodrum'un en popüler mekanları arasında;
HALİKARNAS: Bodrumun en eski barlarından bir tanesi olan mekan geceyle beraber şovlarına başlıyor.Türkiye'nin en büyük açık hava diskolarından biri olan yer 5 bin kişi kapasiteli. Gece boyunca Avrupa 'nın ve İstanbul'un en ünlü DJ' leriyle müzik yapan mekanda 25 kişilik dansçı kadrosu mevcut. Halikarnas Disco hem yerli hem yabancı turistlerin tercih ettiği yer Bodrum'un vazgeçilmezlerinden.
KÜBA: Bodrum'un en ünlü yerlerinden biri olan mekan tipik Bodrum-Küba karışımı olarak dekore edilmiş bir yer . Bodrum'un müdavimlerinden olan ünlü kişilerin urak yeri olan yer aynı zamanda restoran olarak da hizmet veriyor. Genelde Latin ezgileri taşıyan mekan bu tip yerlerden hoşlananlar için ideal bir mekan.
HADİGARİ: Bodrum'un diğer eskilerinden bir başkası olan mekanda deniz kenarında olmasıyla meşhur. Genellikle insanların çok rağbet ettiği mekan her türde iyi müzik çalan yerlerden biri . Kaliteli bir mekan ve iyi bir müzik arıyorsanız kesinlikle tercih edilecek bir mekan.
BARLAR
Ada Beach Turkbuku Tel: 0252377 5266
Adamik Bar Meyhane Sok. 23 Tel: 02523162783
Amigos Bar Osman Nuri Bilgin Cad. 95.Tel: 02523138665
Avlu Bar Meyhane Sokak 9 Tel: 02523165781
BBC Bar Baraz Hotel Tel: 02523161714
Bebek Bar Tel: 02523162331
Campanella Bar Cumhuriyet Cad. 53 Tel:0252 3165302
Dedikodulu Meyhane Tel: 02523585981
Fidele Bar Turkbuku Tel:0252 37751 50
Hadigari Dr. Alim Bey Cad. 37 Tel: 02523131960/3139087
Halikarnas Disco Cumhuriyet Cad. 178Tel: 02523168000
Korfez Bar Cumhuriyet Cad. Tel:0252 3165966
Kuba Bar Neyzen Tevfik Cad. 62 Tel. 02523134450
M&M BarKatamaran Dr. Alim Bey Cad. 44Tel:0252 3162725
Mavi Cumhuriyet Cad. 175Tel: 02523163932
Mystery Gumbet Tel: 02523131868
Ora Bar Dr. Alim Bey Cad. Tel:0252 3163903
Red lion Cumhuriyet cad. Tel: 02523163748
Seyfi Bar Hilmi MeydanıTel: 025231652 17
Ship Ahoy Turkbuku Tel: 0252377 5070/3775279
Suleyman Nazif Turkbuku Tel: 02523775266
Şaziye Yallkavak yolu, OrtakentTel: 02523536093
The Queeen Victoria Gumbet Tel: 02523169899
White House Cumhuriyet Caddesi Tel: 02523164084
X Bar Gumbet Tel' 02523131607
Çin restorantındankebaba , hamburgerdenev yemeklerine kadar çok geniş yemek kültürüne sahip Bodrum' da özelliklebalığı bir kenara ayırarak dönerini tatmalısınız
NE YİYELİM ?
Turizmin gelişmesiyle beraber her türlü yemeği yemek mümkün Bodrum da. Çin restorantından kebapçılara, hamburgercilerden ev yemekleri yapan mekanlara dek çok geniş bir yemek kültürüne sahip Bodrum da özellikle balığı da unutmamak gerek.
Sizler için seçtiğimiz Restoranlar:
Ada RestaurantTel: 0252 385 32 22
Aquarium (Gümüşlük)Tel: 0252 394 36 82
China Town(Gümbet)Tel:0252 316 17 69
Çardak Restaurant(Bitez)Tel: 0252 343 10 21
Çakıroğlu Restaurant(Yalıkavak)Tel: 0252 385 41 43
Dedikodulu Meyhane(Yalıkavak Yolu) Tel: 0252 358 59 81
Giritli(Türkbükü) Tel: 0252 377 57 47
Han RestaurantTel: 0252 316 79 51
Mey Restaurant(Türkbükü)Tel: 0252 377 51 18
Şamdan(Yalıkavak)Tel:0252 364 44 24

22 Haziran 2008 Pazar

TATiL

Eski İzmir kenti (Smyrna) körfezin kuzeydoğusunda yer alan ve yüzölçümü yaklaşık yüz dönüm olan bir adacık üzerinde kurulmuştu. Son yüzyıllar boyunca Meles Irmağı Sipvlos (Yamanlar) Dağı'ndan gelen sellerin getirdikleri mil ile bugünkü Bornova ovası oluştu ve yarım adacık bir tepe haline dönüştü. Şimdi Tepekule adını taşıyan bu höyüğün üzerinde Tekel Müdürlüğü'nün İzmir Şarap ve Bira Fabrikasına ait numune bağı bulunmaktadır. 1955'ten beri yoğun gecekondu bölgesi olan bu çevrede İzmir'deki ilk yerleşim yeri olarak tespit edilen İzmir Höyüğü bulunur. Buradaki ilk kazılarda Türk Tarih Kurumu ile Eski Eserler ve Müzeler GENEL Müdürlüğü”nün katkıları büyük olmuştur. Batı Anadolu kıyılarındaki ilk yerleşimler genelde ki bunlar Troya Savaşlarını sonra kurulan Aiol, Ion ve Dor kökenlidir, küçük yarımadalar üzerinde kurulmuştur. Bunlar, Çandarlı, Foça, İzmir, Klazomenai, Miletos ve İasos gibi yerleşimlerdir. Bunun nedeni yerleşim yerlerini kuran ve oturan insanların daha çok Hellenli ve den olmalarıdır. Böylece yarımada yerleşikleri hem iki limana sahiptiler, hem de kara denizden gelecek saldırılara karşı güvence içindeydiler. Elverişsiz havalarda limanlardan biri uygun olmadığı taktirde gemiciler diğer limanı kullanma şansına sahiplerdi. Bayraklı Höyüğü körfezin kuzeydoğu köşesinde, kuzeyine sarp kayalı Yamanlar Dağı'nı da alarak karadan gelecek saldırılara karşı rahat bir konumdaydı. Güneyi imbata açıktı. Eski İzmir yerleşimi yaklaşık 3000 yıl boyunca bu yarımada üzerinde ver aldı. M.Ö. 4. Yüzyılın ikinci yarısında büyük nüfus artışı yüzünden bugünkü Kadifekale eteklerine taşındı.

İZMİR ADININ KÖKENİ İzmir kelimesi eski İon lehçesinde Smurne, Attika (Atina) lehçesinde ise Smryna diye yazılırdı. Bugünkü Hellenler bu kentin adını Smirni biçiminde telaffuz etmekte, Gerçi son yıllarda Antik Efes kenti civarında da bu adla anılan bir köy yerleşimi izlerine rastlanmıştır. Olasılıkla İzmir'den Efes'e giden bir kısım Amazon kraliçelerinin adını yerleştikleri köye de koydukları düşünülmektedir ki bununla ilgili bilgilere eski Yunanistan'daki kaynaklarda da rastlanmaktadır. Ancak Smyrna sözcüğü Yunanca değildir, Ege Bölgesindeki bir çok yerleşim adı gibi Anadolu kökenlidir. M.Ö 2, binin başlarına ait Kayseri Kültece yerleşiminde ele geçen bazı tablet metinlerinde Tismurna adına rastlanmaktadır. Tismurna'daki `ti' bir ön ek olup büyük olasılıkla bir kişi ya da bir yer adını belirtmektedir. Bundan da Hellenler ya da Bayraklı höyüğünü mesken tutanların bu ön eki atıp kente 'Smurna' demişlerdir. Kentin adı olasılıkla M.Ö. 300C ile M.Ö. 1800 yılları arasında Smurnu olarak anılıyordu.
TARİH BOYUNCA İZMİRTUNÇ ÇAĞI ( M.Ö. 3000-1050) Eski İzmir'in yerleşimi her ne kadar M.Ö. 3000 yılından çok daha geri uzanmaktaysa da yapılan en son kazılarda henüz M.Ö. 3000 yıllarına kadar gidilmiştir. Kazılarda elde edilen bilgiler ışığında ilk İzmir yerleşikleri evlerini höyüğün en üst düzeyinde denizden 3 ile 5 metre yukarıdaki kayalar üzerine oturtmuşlardır. Bu ilk yerleşme Eski Tunç Çağı dönemine aittir. Bulunan çanak ve çömlekler Troya dönemi ve kültürüyle (M.Ö.3000-2500) benzerlikler göstermektedir. Birinci yerleşim tabakasının üstünde Orta Tunç Çağı dönemi yer alıyordu. Burada bulunan keramik eserler Troya II kentinde ortaya konulan sanatsal eserlerle hemen hemen özdeştir (M.Ö. 2500-2000). Üçüncü yerleşme katı Troya VI ve Hitit dönemi ile çağdaştır (M.Ö.1800-1ü50). Bu katta elde edilen büyük ve sağlam bir vazo, Afyon ve Uşak kentlerinin güneyindeki Beyce Sultan kazılarında elde edilen kapların çeşidindendir. Ayrıca birçok kap biçimi Orta Anadolu ile olduğu ölçüde Troya VI kap kaçağı ile de benzerlikler taşımaktadır. Bundan başka yine Troya VI'da gün ışığına çıkan `Minyas' tipi vazolar Bayraklı'da da ele geçmiş, bir de 4-5 Myken seramik parçasına rastlanmıştır. Açılan sondajlar küçük olduğundan evler hakkında geniş bilgi elde edilememiştir. Tunç Çağı'nda İzmir `de yaşayan yerli halkın dili konusunda herhangi bir fikir elde edilmesi mümkün olmamıştır. `Minyas' türü keramiğin ele geçmesi birçok Anadolu kentinde olduğu gibi, burada da 2. Binde Akalılâra (Achaioi: Myken) ait bir ticaret kolonisinin bulunduğuna ilişkin ipuçları verebilir.
DEMİR ÇAĞI
Hititler Çağı'nda {M,Ö. 1800-1200) Anadolu'da yazı kullanılıyordu ve bundan ötürü o dönemde tarih çağına ulaşılmış bulunuluyordu. Ancak M.Ö. 1200'lerde Troya Vll ve Hitit başkenti Hattuşaş'ın Balkanlardan gelen kavimlerce yıkılmasından sonra Orta ve Batı Anadolu yeniden yazısız ve karanlık bir çağa, Demir Çağı'na girdi. Demir Çağı, Anadolu'da yazının yeniden kullanılması ile Fryg Krallığı'nda M.Ö.730, geri kalan Orta ve Batı Anadolu'da ise M.Ö. 650 yıllarına kadar sürmüştür, Kazılarda fazla miktarda çıkarılan keramik ürünlerden anlaşıldığına göre, Demir Çağı boyunca Eski İzmir'de Hellas'tan göç eden, Aiolller ve İonlar yaşıyordu. Yarımadada yerli halkın yaşadığına dair herhangi bir bulguya ise rastlanmamıştır. Bayraklı Höyüğü'nün M.Ö. 1050 yıllarında kurulmaya başlayan yerleşmesinin Hellas kökenli olduğu anlaşılmaktadır.
400 yıl devam eden bu ilkel dönem boyunca başlıca beş yerleşme katı saptanmıştır. Bunlar : I. Aiol yerleşmesi (M.Ö. 1050-M.Ö.1000) II. Erken, Orta ve Geç Protogeometrik yerleşme (M.Ö. 1000-M.Ö. 875) III. Erken ve Orta Geometrik yerleşme (M.Ö. 875- M.Ö. 750) IV. Geç Geometrik yerleşme (M.Ö. 750-M.Ö. 675) V. Subgeometrik yerleşme (M.Ö. 675-M.Ö. 650)
Söz konusu beş tabaka denizden 6,40 metre yükseklikte başlamakta ve 9,50 metrede son bularak 3 metre kalınlığında bir tabaka oluşturmaktadır. Kazılarda elde edilen Aiol keramiği Submyken orijinlidir. Protogeometrik ve Geometrik stildeki kap-kaçak ise genelde Attika vazoculuğunun bir devamıdır diyebiliriz. Demir Çağı boyunca İzmir evleri, büyüklü küçüklü tek odalı yapılardan oluşmakta idi. Gün yüzüne çıkarılan en eski ev M.Ö. 925 ile M.Ö. 900'e tarihlenmektedir. İyi korunmuş halde ortaya çıkarılan bu tek odalı evin (2,45 x 4 m.) duvarları kerpiçten, damı ise sazdan yapılmıştı. Erken Geometrik dönemden itibaren (M.Ö. 875'ler) bu tek odalı evler at nalı biçimli bir avlunun üç bir yanını çevirmekte idiler. Eski İzmir'liler kentlerini M.Ö. 850'lerde kerpiçten yapılmış kalın bir surla korumaya başladılar. Bu tarihten itibaren Eski İzmir'in bir kent devlet kimliği kazanmış olduğu söylenebilir. Kenti 'Basileus' adı verilen bir beyin idare ettiği olasıdır. Göçleri gerçekleştirenler ve kent ileri gelenleri soylu tabakayı oluşturuyordu. Kent duvarları içinde yaşayan nüfus olasılıkla bin kişi civarındaydı. Geç Geometrik ve Subgeometrik seramikle açıklanan dönemde (M.Ö.750-650) ise yarımadanın nüfusu daha kalabalık olup belki de 1500 kişiyi aşıyordu. Kent devlete ait halkın büyük bir bölümü civar köylerde yaşıyordu. Bu köylerde, bu çağdaki Eski İzmir'in tarlaları, zeytin ağaçları, bağları, çömlekçi ve taşçı işlikleri yer alıyordu. Geçimi tarım ve balıkçılıkla sağlanıyordu. Kentin en önemli kutsal yapısı Athena Tapınağı idi. Bu tapınağın günümüze değin korunan en eski kalıntısı M.Ö. 725-700 yılları arasına tarihlenmektedir. Daha önceki dört dönemde (M.Ö. 1050- 750), büyük bit olasılıkla yine Tanrıça Athena'ya tapınılıyordu, ancak o tarihlerde kadın tanrıçanın heykeli herhalde küçük bir niş (naiskos) içinde bulunuyordu. Bilindiği gibi Homeros'un destanı İlias, Aiol ve İon lehçelerinin karışık olduğu bir dille yazılmıştır. Bu nedenle dünya tarihinin bu çok önemli destansı yapıtı büyük olasılıkla bu iki lehçenin konuşulduğu sınır bölgesi olan İzmir'de oluşturulmuştur. Nitekim Hellenistik dönem İzmirlileri Homeros için 'Homeraion' adlı bir yapı inşa etmişlerdir.
PARLAK DÖNEM (M.Ö. 650-545)
Eski İzmir'in parlak dönemi M.Ö. 650-545 yılları arasına denk düşer. Yaklaşık yüz yıl süren bu süre, bütün İon uygarlığının en güçlü dönemini oluşturur. Bu dönemde Miletos'un liderliğinde Mısır'da, Suriye ve Lübnan'ın Batı kıyılarında, Propontis'te (Marmara Bölgesi), Pontus'ta (Karadeniz) koloniler kurulur ve Doğu Hellen dünyası kıta Yunanistan ile rekabet ederek birçok alanda ve konuda onun yerini almaya başlamıştır. Bu dönemde İzmir'in tarımcılıkla yetinmeyip Akdeniz ticaretine de ortak olduğunu görmekteyiz. Bu dönem katlarında bulunan Fenike kökenli eserler, Kıbrıs kökenli heykel ve heykelcikler, Ön Asya ya da Akdeniz orijinli fayans figürcükler bu uluslararası ticaretin günümüze kalmış eserleridir. Parlak dönemin İzmir'deki önemli belirtilerinden biri M.Ö. 650'den beri yazının yaygınlaşmaya başlamasıdır. Kadın tanrıça Athena'ya sunulan armağanların birçoğunda sunu yazıtları bulunmaktadır. Kent halkının sayısı fazla olmasa da bir bölümü okuryazardır. Kazılarda ortaya çıkarılan Athena Tapınağı (M.Ö. 640-580), Doğu Hellen dünyasının en eski mimarlık eseridir. En eski ve en güzel sütun başlıkları şu ana kadar İzmir'de bulunmuştur. Samos, Miletos, Ephesos, Erythrai ve Phokaia'da çıkarılan sütun başlıkları M.Ö. 6. Yüzyılın ikinci yarısından (M.Ö. 575-550) tarihinden önce değildir. Helken sanatının en özgün mimarlık öğeleri olan Aiol ve İon türü başlıklar ile İon ve Lesbos biçimi kymationlar (yaprak ya da yumurta şekilli mimarlık süslemesi) doğuşlarını Eski Izmir de gün ışığına çıkan ve büyük ölçüde Anadolu Hitit sanatından esinlenmiş olan bu başlıklara borçludurlar Hellen Dünyasının çok odalı ev tipinin en eski örneği Eski İzmir de bulunmuştur. Gerçekten M.Ö. 7. Yüzyılın ikinci yarısında yapılmış olan iki katlı, beş odalı, ön avlulu çifte megaron, Hellenlerin bugün için bilinen, bir çatı altındaki en eski çok odalı evdir. Ondan önceki Yunan evleri yan yana dizilmiş megaronlardan oluşuyordu. Eski İzmir'in cadde ve sokakları daha 7. yy'ın ikinci yarısında ızgara planlı idi, caddeler ve sokaklar kuzeyden güneye ve doğudan batıya uzanıyor, evler genellikle güneye bakıyordu . İlerde M.Ö.5. yüzyılda Hippodamos tipi adını alacak olan bu kent planı özünde Yakın doğuda çoktan biliniyordu. Bayraklı şehir planı bu tür kent dokusunun Batı dünyasındaki en erken örneğidir. İon uygarlığının en eski parke döşeli yolu Eski İzmir'de gün ışığına çıkarılmıştır. Hellen dünyasının en eski sivil mimarlık eseri Eski İzmir'de 7. Yüzyılın ilk yarısında yapılmış olan güzel taş çeşmedir. Bir zamanlar Yamanlar Dağı üzerinde yükselen Tantalos mezarı, tholos biçimli anıtsal mezarların güzel bir temsilcisidir. Tantalos tümülüsünün mezar odası adı geçen çeşmenin planında idi ve onun gibi Isopata tipi adını taşıyan yapı türünde idi, yani planı dörtgendi ve üstü bindirme tekniğindeki bir tonozla örtülü bulunuyordu. Tantalos mezarı adı ile anılan bu anıtsal eser Eski İzmir'de MÖ.520-580 tarihlerinde yönetimi elinde tutan basileusun ya da tyranın mezarı olmalıdır. Eski İzmir'de, çömlekçi işlikleri, arkeoloji literatüründe " Oryantalizan" ya da "Friz Stili" adı ile anılan seramik türünün güzel örneklerini üretiyor, taşçı ustaları mimarlık eserlerinden başka anıtsal boyda heykeller ve heykelcikler yontuyor ve bütün bu sanat yaratılarının bir bölümü dış pazarlara sürülüyordu.
Bilindiği gibi M.Ö. 6. Yüzyılın ilk yarısında o zamanki antik dünyanın kültür merkezi Batı Anadolu idi. Özellikle Miletos’a tarihte ilk defa batıl inançlardan ve her çeşit din etkisinden kurtulmuş, özgür düşünceye dayalı bilimsel araştırmalar başlamıştı. Doğu dünyasının zengin bilgi ve deneyim hazinelerinden yararlanarak ve özellikle özgür düşünce yöntemiyle Thales, Anaximenes ve Anaximandros gibi `doğa filozofları' bugünkü Batı uygarlığının temellerini atmışlardı. Thales dünyada ilk defa bir doğa olayını, M.Ö. 28 Mayıs 585 tarihinde olagelen güneş tutulmasını oluşundan önce hesaplamıştır. Böylece kültür ve bilim alanında tarihin başlangıcından beri 2500 yıl boyunca Mezopotamya ve Mısır'ın elinde olan önderlik, Batı Anadolu'ya geçmiştir. Batı Anadolu bu önderliğini İranlıların Anadolu'yu işgal ettikleri 545 yılına değin korumuştur. Ancak İran işgali ile filozoflar, bilim adamları ve sanatçılar Atina'ya göç edince kültür ve ilim alanındaki önderlik Atina'ya geçmiştir. Miletos, Ephesos, Samos gibi izmir de 6. Yüzyılın başlarında büyük olasılıkla düşünce ve bilim alanında önde gelen kentlerden biriydi. Ancak Eski İzmir M.Ö. 640-545 tarihlerinde döneminin en ileri kültür merkezlerinden biri olduğu halde daha sonraları önemini yitirdiği için, çalışmalarda eskisi hızını kaybetmişti. Eski İzmir'in edebiyat,şiir,tarih,felsefe ve bilim konularında ne düzeyde olduğu hakkında yeterli bilgi mevcut değildir. Mimarlık konusunda ise önemli bir merkezdi.
ESKİ İZMİR' İN LYDIA KRALI ALYATTES VE PERSLERCE ALINIŞI
Herodotos, Eski İzmir'i Lydia kralı Alyattes'in aldığından bahseder. Kazılarda da bu olay M.Ö. 500 sıralarına tarihlenir. Kent ve Athena tapınağı tahrip olsa da İzmirliler M.Ö. 590 yıllarında tapınağı tekrar inşa ederler. Daha sonra Persler tarafından 6. Yüzyılın ortalarında ele geçirilen kent. Bu olayla birlikte parlak devrini tamamlamıştır. Bu tarihten sonra Athena tapınağına hediye edilmiş hiçbir armağan bulunamaması da bu tahribatın önemli göstergelerinden birisidir.
GERİLEME DÖNEMİ (M.Ö. 500-300)
HELLENİSTİK DÖNEM'DE VE ROMA ÇAĞI'NDA İZMIR (M.Ö. 333-M.S. 395) Athena Tapınağı M.Ö. 545 tarihlerinde terkedilmişse de yerleşim sürmüş, ancak bundan sonra 200 yıl kadar bir süre eski İzmir önemini ve işlevini yitirmiştir. M.Ö. 5. yüzyıl boyunca küçük ancak zengin bir yerleşmenin yer aldığı Bayraklı Höyüğü M.Ö. 5. yüzyılın sonunda ve özellikle 4. yüzyıl süresince yoğun bir iskana sahne olmuştur. Bu dönemde, ortalarında büyük avlular olan biri 5, biri 8 ve diğeri 15 odalı olmak üzere üç ev gün ışığına çıkarılmıştır. Bunların, kenti idare eden ve muhtemelen dönemlerindeki Pers etkisine uyarak yakın civardaki Larissa'da olduğu gibi, birer tyran olan beylere ait olmaları akla yakın gelmektedir. Nitekim Yamanlar Dağı'nda hala kısmen korunmuş olan ve önemli kişilerin mezarları olması gereken düzgün krepisli birkaç 4. yüzyıl tümülüsü bu düşünceyi desteklemektedir. Söz konusu merkezi avlulu büyük üç evden başka birçoğu megarondan bozma dörtgen planlı küçük evler bulunmuştur. Bayraklı höyüğünün bütün üst düzeyinin 4. yy. boyunca evlerle kaplı olduğu söylenebilir. Öyle anlaşılıyor ki Anadolu'daki Pers işgali 4. yüzyılda gücünü yitirmiş ve İon kentlerinin büyümesine neden olmuştur. Meydana gelen nüfus patlaması ile yüz dönümlük Bayraklı Höyüğü,İzmirlilere küçük geldiğinden M.Ö. 300 tarihlerinde Pagos eteklerinde yeni İzmir kenti kurulmuştur. Büyük İskender'in İssus'ta Dareios'u yenmesinden (M.Ö. 333) ve arkasından bütün doğuyu ele geçirmesinden sonra Hellen dünyası büyük bir refah çağına erişti. Kentler nüfus patlamalarına sahne oldu. Hellenistik Dönem'de İskenderiye, Rodos, Bergama ve Efes kentlerinden her biri 100 binin üstündeki bir nüfusa eriştiler. Küçük bir tepeciğin üzerinde kurulmuş olan eski İzmir kentinin duvarlarının içinde yalnız birkaç bin kişi yaşayabiliyordu. Bu nedenle en geç M.Ö. 300 sıralarında Kadifekale'nin eteklerinde, yeni büyük bir kent kuruldu. Tarihçi Strabon, Smyrna'nın kendi zamanında yani M.Ö. 1. yüzyıla geçiş sırasında en güzel İon kenti olduğunu belirtmektedir. O dönemde kentin küçük bir bölümü Pagos'un üzerindeydi. Büyük bölüm ise düz arazi üzerinde bulunan liman çevresine toplanmıştı. Ana tanrıçanın tapınağı ile gymnasion da bu hat üzerinde yer alıyordu. Caddeler düzdü ve tamamı büyük taşlarla düzgün bir biçimde kaplanmıştı. Aristeides, kentin doğu-batı yönünde uzanan iki ana yolunun (Kutsal yal ve Altın yol) bulunduğunu ve bu yollarla kentin , denizden gelen esinti ile serinlediğini anlatmaktadır. Strabon İzmir'de Homereion olarak adlandırılan bir stoanın varlığından söz eder (belki de bir perystil ev). Bu evin içinde Homeros'un bir heykeli bulunuyordu. Roma Çağı'nda İzmir'de inşa edilen yapılar arasında, Pagos dağının kuzeybatı eteğinde olan tiyatro ve batıdaki stadyumun her ikisinden de pek az iz kalmıştır. Diğer taraftan Devlet Agorası ise oldukça iyi korunmuştur. Agoranın ölçüsü 120x80 metre uzunluğunda geniş bir avlusu vardı. Doğusunda ve batısında birer stoası vardı. Her iki yapı 1 7,5 m. olup ikişer katlıydı. Ayrıca 28 m. uzunlukta bir bazilika da mevcuttu. M.Ö. 1. Yüzyılda Romalıların egemenliğine giren İzmir ikinci kez altın dönemini yaşamaya başlar.İncil’de sözü edilen “Yedi Kilise”den bir tanesinin bulunduğu Smyrna Hıristiyanlığın gelişmesinde önemli bir rol oynar. İzmir’in ilk başpiskoposu olan St.Polycarp havari ve İncil yazarı St. John’un ilk müridlerinden biridir. Yaklaşık M.S. 70 yılında Anadolu’da doğmuştur. St. Polycarp inancından ötürü 23 Şubat 155 tarihinde, İzmir Akropolü üzerinde bulunan stadyumda Romalılar tarafından yakılarak ölüme mahkum edilmiştir. M.S. 395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye bölününce, İzmir Bizans olarak bilinen Doğu Roma İmparatorluğunun bir parçası olur. Bizans döneminde Araplar, Selçuklular, Haçlılar ve Cenevizliler kenti ele geçirmek için birbirleriyle savaşırlar. Kenti ilk önce Araplar 672 yılında denizden zaptedip İstanbul’a yaptıkları akınlarda bir üs olarak kullanırlar. Türkler İzmir’i ilk kez 11. Yüzyıl sonlarında Kutalmışoğlu Süleyman Şah komutasında ele geçirirler. Daha sonra Cenevizliler kenti Aydın Emir’i Umur Bey ele geçirinceye kadar kontrollerinde tutarlar. 1344 yılında Cenevizliler St. Peter Kalesini tekrar ele geçirirler. Cenevizliler aşağı kenti kontrollerinde tutarken Umur Bey yukarı kenti kontrolünde tutar.14.yüzyılın ortalarında kale ve aşağı şehir Rodos Şövalyeleri tarafından ele geçirilir. 15. yüzyılın başında Moğollar kenti istila edip, St.Peter Kalesini yerle bir eder.1422 yılında II. Murat kenti zapteder ve İzmir Osmanlı İmparatorluğunun bir parçası olur. Osmanlı İmparatorluğunun 1620 yılında yabancılara tanıdığı haklardan sonra İzmir İmparatorluğun en önemli ticaret merkezlerinden biri olur. 18. ve 19. yüzyıllarda kent Fransız, İngiliz, Hollandalı ve İtalyan tüccarların gözdesidir. Osmanlı İmparatorluğunda çok uluslu bir ticaret şehri olan İzmir I. Dünya Savaşından sonra 15 Mayıs 1919’da Yunan ordusu tarafından işgal edilir. Bu işgal 9 Eylül 1922 yılında sona erer. Ancak, İzmir 13 Eylül sabahı tarihinin belki de en büyük felaketlerinden birini yaşamaktan kurtulamaz. Basmane semtinde başlayan yangın 2.600.000metrekarelik bir alanda 20.000’den fazla ev ve işyerini tahrip eder. Bu yangın ne yazık ki kentin dörtte üçünü tahrip etmiştir. Fakat yeni kurulan Türk Cumhuriyeti ile birlikte İzmir zümrütü anka kuşu gibi kendi külleri içinden yeniden doğar.

TATiL

MEVLANA MÜZESİ
Bu gün müze olarak kullanılmakta olan Mevlana Dergahının yeri, Selçuklu Sarayının gül bahçesi iken bahçe, Sultan Alaadin Keykubat tarafından Mevlana'nın babası Sultanü'l Ulema Bahaeddin Veled'e hediye edilmiştir. Sultanü'l Ulema 12 ocak 1231 yılında vefat edince türbedeki bugünkü yerine defnedilmiştir. Bu defin gül bahçesinde yapılan ilk defindir. Sultan'ül Ulema'nın ölümünden sonra kendisini sevenler Mevlana'ya müracaat ederek babasının mezarının üzerine bir türbe yaptırmak istediklerini söylemişlerse de Mevlana "Gök Kubbe'den daha iyi türbe mi olur? Diyerek bu isteği reddetmiştir. Ancak kendisi 17 Aralık 1273 yılında vefat edince Mevlânâ'nın oğlu Sultan Veled mevlana'nın mezarının üstünde türbe yaptırmak isteyenlerin isteklerini kabul etmiştir. "Kubbe-i Hadra" Yeşil Türbe denilen türbe dört fil ayağı (Kalın sutun) üzerine 130.000 Selçuki Dirhemine mimar Tebrizli Bedreddin'e yaptırılmıştır. Bu tarihtensonra inşaat faaliyetleri hiç bitmemiş, 19.y.y. ın sonuna kadar devametmiştir. Mevlevi Dergahı ve türbe 1926 yılında "Konya Asar-ı Atıka Müzesi" adı altında müze olarak hizme başlamıştır 1954 yılında ise müzenin teşhir tanzimi yeniden elden geçilmiş ve müzeni adı "Mevlana Müzesi olarak değiştirilmiştir. Müze alanı bahçesi ile birlikte 65000 m2. İken, yeni istimlak edilerek Gül bahçesi olarak düzenlenen bölümlerle birlikte 18.000 m2. ye ulaşmıştır. Müzenin avlusuna "Dervişan Kapısı" ndan girilir. Avlunun Kuzey ve Batı yönü boyunca Derviş hücreleri yer almaktadır. Güney yönü, Matbah ve Hürrem Paşa Türbesinden sonra, Üçler Mezarlığına açılan Hamuşun (Susmuşlar) kapısı ile son bulur. Avlunun doğusunda ise Sinan Paşa, Fatma Hatun ve Hasan Paşa Türbeleri yanında Semâhâne ve Mescit bölümleri ile Mevlana ve aile fertlerinin mezarlarının da içerisinde bulunduğu ana bina yer alır. Avluya Yavuz Sultan Selim'in 1512 yılında yaptırdığı üzeri kapalı Şadırvan ile Şeb-i Aruz (Düğün Gecesi) havuzu ve avlunun kuzey yönünde yer alan selsebil adı verilen çeşme, ayrı bir renk katmaktadır.
KARATAY MÜZESİ
Karatay Medresesi, Sultan İzzeddin Keykavus II. Devrinde Emir Celaleddin Karatay tarafından, 649 Hicri (1251 Miladi) yılında yaptırılmıştır. Mimarı bilinmemektedir. Osmanlılar Devrinde de kullanılan Medrese XIX. Yüzyılın sonlarında terk edilmiştir. Anadolu Selçuklu devri çini işçiliğinde önemli yer bulunan Karatay Medresesi 1955 yılında "Çini Eserler Müzesi" olarak ziyarete açılmıştır. Karatay Müzesinde, Beyşehir Gölü kenarındaki Kubat-Âbad Sarayı kazı buluntuları arasında olan duvar çinileri, çini ve cam tabaklar ile Konya ve yöresinde bulunan Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerine ait çini ve seramik tabaklar, kandiller ve alçı buluntuları sergilenmektedir.
SIRÇALI MEDRESE (Mezar Anıtları Müzesi) Mezar Anıtları Müzesi, Konya'daki Selçuklu Dvri eski eserlerinden Sırçalı Medrese'de 1960 yılında açılmıştır. Sırçalı Medrese, 1242 yılında Bedreddin Muslih tarafından yaptırılmış, çinilerle süslü açı (avlulu) medreselerden birisidir Konya şehrinde kamulaştırılan mezarlıklardan toplanan tarih ve sanat tarihi yönünden değerle mezar taşları selçukluluar Devri, Beylikler ve Osmanlılar Devri'ne göre tasnif edilerek teşhir edilmişlerdir. Ayrıca Mezar taşları, şekil, motif ve yazı karakterleri de gözönüne alınarak değerlendirilmiş ve kronolojik bir sıraya konulmuştur.
AKŞEHİR MÜZESİ
Akşehir Arkeolog Müzesi: Hitit, Frigg Lidya, Roma ve Bizans dönemi eserleri teşhir edilmektedir. Atatürk Müzesi: İstiklal Savaşı sırasında Garp Cephesi Komutanlığının karargahı olarak kullanılan tarihi bina, Atatürk Müzesi olarak o günkü özellikleri koruyarak bugünde hizmet vermektedir. ARKEOLOJİ MÜZESİ
Konya Arkeolojik Müzesi, 1901 yılında Karma Orta Okulunda açılmıştır. Daha sonra 1927 yılında Mevlana Müzesine 1953 yılında İplikçi Camii'ne taşınmıştır. 1962 yılında ise bugünkü müze binası kurularak hizmete girdi. Müzede, Neolitik, Eski Tunç, Orta Tunç (Asur ticaret kolonileri), Demir (Frig, Urartu,), Klasik, Helenistlik, Roma ve Bizans çağlarına ait eserler sergilenmektedir. Neolitik eserler Çumra, Çatalhüyük, Erbaba ve Süberde kazılarında, Eski Tunç Eserler; Sızma ve Karahöyük kazılarında, Asur ticaret kolonileri çağı Karahöyük kazılarında ele geçen eserlerdir. Konya Alaaddin tepesi kazılarında bulunan Frig çaı kap parçaları ile Konya Karapınar Kıckışla höyükte bulunan çeşitli formlarda Frig çağı kapları ve Lidya kapıları da sergilenmektedir. Yine Kıcıkışla höyükten Klasik Çağ Alabastron, Aryballos, Lekythos ve Kylixler bulunmaktadır. Arkeoloji Müzesinin görülmeye değer eserleri Roma lahitleridir. Roma ve Bizans çağından sunak mezar stel ve Ostotekler müze iç teşhirinde ve bahçede sergilenmektedir. Sille Tatköy ve Çumra Alibeyhöyük'de müzemizce yapılan kabartma kazılarında M.S 6.y.y, ait kilise taban mozaikleri yerinden kaldırılarak müzemizde teşhir edilmektedir.
ETNOGRAFYA MÜZESİ
Bölge Müzesi tarzında eğitim amaçlı olarak inşaa edilen bina 1975 yılında Etnografya Müzesi olarak hizmete açılmıştır. Üç katlı binanın bodrum katında fotoğrafhane, arşiv ayniyat ve etütlük eser depoları, kaloriferhane ile halen çalışmaları devam etmekte olan ve 1999 yılı içerisinde açılması planlanan Halı Kilim seksiyonu bulunmaktadır. Bu bölümde Etnografya Müzesi depolarında bulunan başta Selçuklu Halı örnekleri olmak üzere, Dünyanın bilinen birkaç halı-kilim dokuma merkezinden birisi olarak kabul edilen Konya Bölgesi'ne ve Türkiye sınırları içersinde kalan meşhur halı-kilim dokuma merkezlerine ait halı ve kilimler sergilenecektir. Zemin katta teşhir salonu ve Dr. Mehmet ÖNDER Konferans Salonu; birinci katta bürolar, idari hizmet servisleri, kütüphane ve eser depoları bulunmaktadır.Teşhir salonunda satın alma, hediye ve başka müzelerden devir yolu ile müzeye kazandırılan daha çok Konya ve çevresine ait etnografik eserler sergilenmektedir.
İNCE MİNARE MEDRESE (Taş ve Ahşap Eserler Müzesi)
Selçuklu Vzeiri sahip Ata Fahreddin Ali tarafından hadis ilmi okutulmak üzere (Hicri 663) 1254 yılında yaptırılmıştır. Mimarı Abdullah oğlu Kelük'tür Selçuklu taş işçiliği Şaheserlerinden olan taç kapısı üzerinde kabartmalı geometrik ve bitkisel bezemelerle birlikte Selçuklu sülüsüyle yazılmışı "Yasin ve Fetih" sureleri vardır.Binanın iç mekanları avlu, eyvan, dershane, ve öğrenci hücrelerinden oluşur.Minare kaidesi kesme taşla kaplı tuğla malzeme kullanılarak yapılmış ve ön cephede akant yaprağı ile bezelidir. Yarı piramit formlu üçgenle ve oniki köşeli, gövde köşeleri turkuaz mavi sırlır tuğladan yapılmış çift şerefelidir. 1901 'de yıldırım düşmesiyle birinci şerefeye kadar yıkılmıştır. 1956 yılında müze olarak açılmış olup Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemine ait taş ve ahşap eserler teşhir edilmektedir.
BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ ÖZEL KOYUNOĞLU MÜZE VE KÜTÜPHANESİ
Konya'nın köklü ailelerinden A.R. İzzet KOYUNOĞLU, Topraklık mahallesindeki evinde yıllarca toplamış olduğu tarihi eserlere özel bir müze ve kitaplık kurmuştur. Daha sonra kurmuş olduğu müze ve kitaplığı Konya Belediyesi'ne bağışlanmıştır. Konya Belediyesi'nce modern müzecilik anlayışının her türlü ihtiyacına cevap verecek şekilde yaptırılarak bugünkü durumuna getirilmiştir. Müzede arkeolojik eserler ile etnografik eserler sergilenmektedir. Müze bahçesinde bulunan İzzet Koyunoğlu'na ait ev restore edilerek tipik Konya evi örneği olarak ziyarete açılmıştır. Binada eski ve yeni sivil mimari arzı bir arada bulunmaktadır. Müze yazma, basma eserler bakımından çok zengindir. ATATÜRK MÜZESİ
Atatürk caddesinde yer alan yapı 1912 yılında yapılmıştır. Bina XX. Yüzyıl ulusal mimari örneklerinden olup 1928 yılında Konyalılar tarafından Atatürk'e bağışlanmıştır. 1954 yılında Müze olarak açılmıştır. Müzenin teşhirinde Atatürk'ün kullandığı elbise ve eşyaları ile Konya'nın kurtuluş savaşındaki yerini anlatan belge, fotoğraf ve gazete küpürleri sergilenmektedir.
EREĞLİ MÜZESİ
Arkeoloji ve Etnoğrafik eserlerin beraber sergilendiği bir müzedir. Türk İslam Eserleri, Etnografya, Hitit, Frig, Yunan, Roma ve Bizans dönemi eserleri ise Arkeoloji seksiyonlarında teşhir edilmektedir.
ÖREN YERLERİ
İVRİZ KAYA ANITI
Tuvana Krallığından günümüze kalan en önemli kültür varlığımız ivriz Kaya Kabartması'dır Ereğli ilçesinin 17 km. güneyinde bu gün Hakapınar ilçesine bağlı Aydınkent Köyü içinde, Toroların kuzey eteklerindeki vadilerin birisinde kaya üzerine yapılmış olan bu anıt 4.20 m x 2.40 m. ölçülerindedir. Torosların derinliklerinden gelen zengin kar sularının oluşturduğu tarihi İvriz Çayı'nın kaynağında, o çağlarda da Ereğli ovasına hayat veren bu suyun çıktığı yere, özellikle seçilerek yapılmıştır. Kaya'nın güneye bakan yüzeyine yapılmış olması sebebiyle oldukça iyi korunarak zamanımıza kadar gelmiş bir eserdir.Kabartma M.Ö. 800 yıllarında da bu bölgenin, Tuvana ülkesinin en görkemli krallarından Var-pa-la-waş tarafından yaptırılmıştır. Tanrının yüz kısmını önünde ve kralın arkasında Hitit hiyeroglif yazısı vardır. Bu yazıda "Ben hakim ve kahraman Tuvana Kralı Var-pa-la-waş, sarayda bir prens iken bu asmaları diktim, Tarhundas onlara bereket ve bolluk versin" denilmektedir.
SİLLE (Siyata)
Sille Konya il merkezinin 8 km. kuzeybatısındadır. Bugün merkez belediye hudutları içinde olup, şehir otobüsü çalışmaktadır. Erken Hıristiyanlık dönemini de önemli bir merkezidir. Bu dönemden başka Ak Manastır diğer adı ile HAGİOS Khariton (St.Chariton) olmak üzere bir çok manastır keşişler tarafından kayadan oyularak yapılmıştır. Bu manastırlar dünyada kurulan ilk manastırlar arasındadır.
AK MANASTIR
Geniş ve mağara gibi kayadan oluşmuş olup, mağaraya itaf edilmiş bir kilisesi, 6-7 şapeli ve bir çok hücreleri vardır. Bu manastırda bulanan Mikael Hommenos ve Mikaeles oğlu Abraham'a ait mezar taşlarları Konya Arkeoloji Müzesinde teşhir edilmektedir.
ÇATAL HÖYÜK
Çatalhöyük, Konya'nın Çumra İlçesi sınırlarında olup, İlçenin 10 km. doğusunda yer almaktadır. Höyük, farklı yükseklikte iki tepe düzü olan bir tepe şeklindedir. Bu iki yükseltisi nedeniyle çatal sıfatını almıştır. Çatalhöyük 1958 yılında J.Mellart tarafından keşfedilmiştir, 1961-1963 ve 1965 yıllarında kazısı yapılmıştır. Yüksek tepeni batı yamacında yapılan çalışmalar neticesinde 13 yapı katı açığa çıkartılmıştır. En erken yerleşim katı (1) ise M.Ö. 5500 yıllarında tarihlenmektedir. Stil Kritik yolu ile yapılan bu tarihleme, C14 metodu ile de doğrulanmıştır. İlk Yerleşme, ilk ev mimarisi ve ilk kutsal yapılara ait özgün buluntuları ile insanlık tarihine ışık tutan bir merkezdir. Yapılarda kullanılan malzeme kerpiç ağa ve kamıştır.Çatalhöyük'te 1996 yılına kadar kazılar yapılmamış bu yıldan itaberen üç yıldır İngiliz Arkeoloji Enstitüsü tarafından Ian Hodder başkanlığında kazılar devam etmektedir. Bulunan kazı eserleri ise Konya Arkeoloji Müzesine teslim edilerek bir kısmı teşhir edilmekte diğerleri ise depolarda koruma altına alınmış durumdadır.
SİLLE AYA-ELENA MÜZESİ
Sille, Konya ili, Selçuklu ilçesine bağlı kent merkezine 7 km. uzaklıkta bir yerleşim yeridir. İsa'nın doğumundan 327 sene sonra Bizans İmpartoru Constantin'in annesi Helena, Hac için Kudüs'e giderken Konya'ya uğramış, buradaki ilk hıristiyanlık çağlarına ait oyma mabetleri görmüş, hıristiyıanlara Sille'de bir mabed yaptırmaya karar vermiştir. Mihail Arhankolos adına bu kilisenin temel atma töreninde bulunmuştur. Kilise asırlar boyu onarımlar görerek günümüze kadar gelmiştir. Kilisenin iç kapısının üstünde Yunan harfleriyle yazılmış Türkçe bir tamir kitabesi kilisenin tarihi hakkında bilgi vermektedir. Bu kitabe 1833 tarihlidir. Aynı kitabenin üzerinde ise kilisenin dördüncü tamiratının Sultan Mecit döneminde gördüğünü belirten üç satırlık bir kitabe daha bulunmaktadır. Kilise düzgün kesme Sille Taşı ile yapılmıştır. Avlusunda kayalara oyulmuş odalar bulunmaktadır. Kilisenin kuzeye açılan kapısından dış nartexe girilir. Burada kadınlar mahfeline çıkan iki yönlü taş merdivenler yer almaktadır. Kilisenin ana kubbesi dört fil ayağı üzerinde olup, kilise üç sahınlıdır. Kilisenin içerisinde ahşaptan içerileir alçı süslü bir vaaz kürsüsü ile apsidle ana mekanı ayıran ahşap alçılı kafes bir sanat şaheseridir. Kubbe geçişlerinde ve taşıyıcı ayaklarda Hz. İsa, Hz. Meryem ile havarilere ait resimler bulunmaktadır.
EFLATUNPINAR HİTİT ANITI
Konya İli, Beyşehir İlçesi, içinde bulunmaktadır. Anıt W.J. Hamilton (1849) da bilim dünyasına ilk haber veren kişidir. Daha sonra F.Sarreve J. Garstang ayrı ayrı yayınlamışlardır. Anıt bir su kaynağıdır. Kenarında dikdörtgen taşlar üzerinde kabartmalardan oluşmaktadır. Niteliğin kaybetmeyen kabartmalar ön kısmındaki14 adet taş bloklar üzerine oyulmuştur. Anıtın ilk planı bilinmemektedir. Bu anıt açık hava anıtlarından daha küçüktür. Doğal bir kayaya oyulmamış, her parçanın üzerinde figür bulunan blok taşların örülmesiyle oluşmuştur. Su kaynağının yanında bulunan bu anıtın su toplama havuzunun ilk yapılış tarih araştırılmamıştır. Eflatunpınar Anıtı'nın blok taşları üzerendeki figürler; üstte güneş kursu, ortada tanrıça ve tanrı diye kabul edilen figürerin arasında, yanlarıda ve en alttaki figürler elleri yukarıya doğru kaldırıp tanrı ve tanrıçayı selamlamaktadır. Bu anıt Hitit Krallık dönemine tarihlenmektedir. 1996 yılında Konya Müze Müdürlüğünce Anıt çevresinde temizlik ve kazı çalışmaları başlamıştır. Çalışmalarda anıtın 3.34x3 m. ölçülerinde dikdörtgen planlı bir havuzun parçası olduğu ortaya çıkmıştır. 1998 yılı çalışmalarında anıtın alt kısmında beş adet daha tanrı kabartması tesbit edilmiş olup, ilerideki yıllarda kazı çalışmaları devam ettirilecektir.
KİLİSTRA ANTİK KENTİ
Kilstra Antik Kenti Konya'nın 34 km. güney batısındaki Hatunsaray Bucağının 16 km. kuzey batısındaki Gökyurt Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Yapılan çalışmalarda M.Ö. III. Y.y. kadar yerleşim olduğu anlaşılmıştır. Listradan (Hatunsaraya gelip Mistiya'ya Beyşehir'e doğru devam eden tarihi kral yolu (Vig Seboste) üzerinde yer almaktadır. Kilistra Antik kentinin M.S. 7. y.y. da Kapodokya benzeri yumuşak kayaların oyulması ile bir çok kaya yerleşmesi oluşturulmuştur. 1998 yılında giderleri İl Özel İdare Müdürlüğü tarafından karşılanmak üzere Konya Müze Müdürlüğü adına yapılan kurtarma kazısı çalışmalarında, Haç Planlı Şapel, Sümbül Kilise, Büyük Su Sarnıcı ve Şırahanelerde temizlik restorasyon, çevre düzenlemesi yapılmıştır. Haç planlı Şapel iç ve dışı yekpare kaya oyuğu olması nedeniyle eşine az rastlana nitelikte olup M.S. 8.y.y.'a aittir. Sümbül Kilisede M.S. 8.y.y'a ait olup devrini yansıtan süslemeler Bizans Devrine ait Büyük Su Sarnıcı ise karşılıklı yekpare kayaya oyulmuş dörder payeye otura 3 nefli plan gösterir. Çiftli Şırahane ise karşılıklı yekpare iki kay içine oyulmuş çevresi ise bir kompleks halindedir. Doğu Şırahane'nin giriş kapısı eşiğinde M.Ö. I.yy'la ait kentin adını veren bir yazıt bulunmuştur. Bizans devrine ait kaya oyuğu iki ev ortaya çıkartılmıştır. Kilistra antik kenti oldukça geniş alana yayılmış kaya oyuğu yerleşmeleri şeklindedir. Gelecek yıllar yapılacak kazı ve temizlik çalışmaları buranın Ürgüp, Göreme gibi turistik bir yer olmasını sağlayacak
KARAHÖYÜK
Konya il Merkezine 15 km. güney doğusunda Harmancık mahallesindedir. Ulaşım belediye otobüsleri ile sağlanır. Ord. Prof. Dr. Sedat ALP başkanlığında 1953 yılında başlayan kazılar halen devam etmekte olup, üzerinde en az uzun süren çalışma en eski Türk kazılarındandır. Karahöyük'te yapılan araştırmalarda höyüğün M.Ö. 3000 (Eski Tunç Devri-M.Ö. 2000 Asur ticaret kolonileri devri) de iskan edildiği anlaşılmış olup, 27 yerleşik katı tespit edilmiştir. Konya bölgesinin M.Ö. 3000 ve 2000 yıllarının tarihe ışık tuttuğu bilinmektedir. Eski Anadolu'nun en önemli şehir harabeleri arasındadır. Karahöyük kazılarında çıkan buluntular devrinin kültürel ve ticari ilişkileri anlatan belgelerdir. Hitit İmparatorluk Çağı öncesi eski Tunç Devri Mühür sanatının Orta Anadolu'nun güney bölgesindeki en önemli buluntularını veren merkezdir. Grafitolan kap markaları ve bazı mühürler Anadolu'da yazının erken safhalarının araştırılmasında yardımcı olmaktadır.Gaga ağızlı testiler, fincanlar, yonca ağızlı testiler, rhytonar, üzüm salkımı biçimli kandilleri ve diğer buluntular olup ayrıca at nalı biçiminde atkılar devrinin karakteristik eserleridir. Buluntular Konya Arkeoloji Müzesi'nde teşhir ve muhafaza edilmektedir.
BOLAT ÖRENLERİ
Bolat yaylası ören yeri, Hadim, ilçesi Bolat köyü sınırları içinde kalan Temaşalık mevkiindedir. Literataüre adı Astra olarak geçmiş olan antik kent, Hadim ilçesinin kuzey batısında ve Hadim'e 17 km. uzaklıktadır. Hellenistik, Roma ve Bizans devirlerinde iskan gördüğü yüzey buluntularından anlaşılmaktadır. Kentte ait önemli sayılabilecek kalıntılar; nekropol alanı, bouleterion, kilise ve büyük yapıdır. 1992-93-94 yıllarında Konya Müze Müdürlüğü'nce kurtarma ve temizlik çalışmaları yapılmıştır.
NEKROPOL ALANI
Kentin güneyindedir. M.S. 3.yy'a ait bol miktarda mezar steli ve lahit parçaları bulunmaktadır. Stellerde; boğa başları, asma dalı, üzüm salkımları ve medusa başları işlenmiştir. Stellerde insan figürü işlenmiştir.
BOULETEFERİON
Kentin batısındadır. Yüksek bir noktada kurulmuştur. Cave alanının bir bölümü ayakta kalabilmiştir.
SELÇUKLU KÖŞKÜ
Alaaddin Tepesini çeviren iç kalenin kuzey eteğindedir. Sarayın II. Kılınçaslan'a ait olduğu kuvvetle muhtemeldir. Köşk, Alaadin Keykubat I zamanında genişletilerek tamir edilmiş, kare bir plan üzerine harç ve tuğlalarla iki kat olarak yapılmış, altı kat kerpiç ve molozlarla takviye edilmiştir. Köşk bugün harap olmuş bir duvar parçasından ibarettir. Son defa 1961 yılında bu tek duvarın beton bir şemsiye ile muhafazası yoluna gidilmiştir.
KUBADABAD SARAYI
Beyşehir Gölü'nün güneybatı kıyısında, Heyran Köyü yakınındaki alanlardan biri üzerindeiri.1236 Selçuklu Sultanı I. Alaadin Keykubat tarafından yaptırılmış 35x50m. boyutunda yazlık bir saraydır. 1950-1953 yılları arasında Mehmede Önder ve Zeki Oral tarafından yapılan arkeolojik kazılarda bulanan çiniler ve panolar Konya'daki Çini Eserler Müzesi'ne kaldırılmıştır. Saray, Kız Kalesi, tersane, hamam vs.'nin kalıntıları bulunmaktadır. 35x50 m. boyutundaki saraya ait kalıntılar arasında göl kıyısı tarafından ancak sarayın terası yer almıştır.
YERKÖPRÜ MAĞARASI
Konya, İli, Hadim İlçesi sınırının yakınlarında, Göksu Vadisinde bulunmaktadır. Mağaraya Konya-Karaman yoluyla Kayaağzı-Habibler Köyleri üzerinden 116 km.'lik bir yolculukla ulaşılmaktadır. Ayrıca mağaranın bulunduğu Göksu Vadisine Mersin-Silifke üzerinden de ulaşılabilmektedir. Köy yolları stabilizedir.Mağara tamamen bir traverten tüfün içinde yer almaktadır. Türkiye'nin doğası en güzel mağaralarından birisidir. Göksu Nehrinin, bu traverten tüfünün altına oluşturduğu mağara 5000 m. kadar uzunluktadır. Suyun battığı yerde mağara sifolanmaktadır. Mağaranın çıkış ağzında, Göksu Nehrinin, dışarıdan akan bir bölümü mağaradan çıkar. Diğer bölümüne bir şelaleler ile birleşirken bir doğa harikası oluşturmakta ve derin, mavi göller oluşturarak Göksu Nehri devam etmektedir.
BALATİNİ MAĞARASI
Mağara Konya İli, Beyşehir İlçesine bağlı Çamlık Beldesi ile Derebucak ilçesi sınırlarında yer almaktadır. Konya - Beyşehir - Üzümlü-Manavgat yolunun 45. km'sinden ayrılan yolla Çamlık veya Derebucak üzerinden, bu iki yerleşim merkezini bağlayan stabilize karayolu ile ulaşılmaktadır. Çamlık'a 5 km. Derebucak'a 6 km. uzaklıkta bulunmakta olup Körükini ile Suluin mağaralarının 3 km. kuzeybatısınadır. Toplam uzunluğu 1830 m olan mağaranın düden ve kaynak konumunda iki girişi vardır. Balatini mağarası üst üste bulunan iki farklı seviyeden oluşmuştur. Üst katı oluşturan fosil kolun emini tamamen mağara kili ile kaplıdır. Alt kat olan su taşıyan asıl galeri de ise suyun az olduğu dönemlerde su içinden yürünerek ilerlenebilmektedir. Sadece bir 5 m'den daha derin olan 3 adet Cadıkazanı geçiş tekniği yada bot kullanılarak geçilebilir. Traverternleri, Heykel Odası, ve Dev Cadı kazanları mağaranın görülmeye değer güzellikleridir.
KÖRÜKİNİ MAĞARASI
Kona İli Beyşehir ilçesine bağlı, Çamlık Beldesinin 500 m. Güneybatısında bulunan mağaraya stabilize yola ulaşılmaktadır. Toplam uzunluğu 1250 m. olan Körükini Mağarasının içinden Uzunsu Deresi geçmektedir. Mağaradan çıkan su değirmen vadisine daha sonra da Değirmen Mağarasına girmektedir. Tamamıyla aktif olan mağarada bot kullanımı hatta büyük kaya blokları arasında şelaleler yapan suyu geçmek ayrıca bir deneyim gerektirmektedir. Mağaraya giriş için yaz ve sonbahar ayları en uygun zamanlarıdır. Bahar ayları aşırı su, sifonlara, şelaleler nedeniyle tehlikeli olabilir.
SULUİN (DEĞİRMEN İNİ) MAĞARASI
Konya İli Beyşehir İlçesine bağlı Çamlık Beldesinin 500 m. Güneybatısında bulunan mağaraya stabilize yolla ulaşılmaktadır. Körükini Mağarasından çıkan Uzunsu Deresi 100 m. Uzunluktaki Değirmen Vadisi boyunca kayalıklar arasında akarak Değirmenini Mağarasına girmektedir. Buradan su dev kaya blokları arasından şelaleler yaparak ilerlerken, mağara çok geniş ve yüksek bir galeri halinde devam eder ve 150 m. sonunda büyük göle ulaşır.
SAKALTUTAN MAĞARASI
Konya iline bağlı Seydişehir İlçesi yakınlarındadır. Mağaraya Seydişehir, Süleymaniye Köyü-Mortaş yolu ile ulaşılır. Dikey bir mağara olan Sakaltutan Mağarasının toplam derinliği 303 m. dir.
SUSUZ MAĞARASI
Mağara, Seydişehir ilçesine bağlı Susuz Köyünde yer almaktadır. Aktif olan mağara, biri yatay diğeri ise 60 m.'lik dikey bir iniş olan iki girişe sahiptir. Mağaranın toplam uzunluğu yaklaşık 2000 m.'dir. Mağara boyunca yer altı nehrinin akışı gözlenmektedir. Özellikle ilkbahar aylarında mağaraya girilmesi tehlikeli olabilir.
TINAZTEPE MAĞARASI
Mağaraya Konya-Seydişehir-Manavgat yolunda Seydişehir'den 35 km. mesafede bulunmaktadır. Toplam uzunluğu 1650 m. Derinliği 65 m. olan mağara Tınaztepe'nin güneybatı yamacında yer almaktadır. Fosil ve aktif olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Fosil bölümüne bahar aylarında girilecek olursa, sayısı 5'i bulan göllerin botla geçilmesi gerekecektir. Sonbahar aylarında suların azalması sonucu aynı galeri yürünerek geçilebilir. Beşinci gölden sonra mağarada 30 m.'lik bir inişle Büyük Salon'a gelinmektedir. Bu salon gölle son bulmaktadır.
PINARBAŞI MAĞARASI
Beyşehir gölü güneyinde bulunan Kızılova Polyesinin güneybatı yamacında yeralır. Beyşehir-Derebucak karayolundan ayrılan bir yol, Kızılova polyesinden geçerek Pınarbaşı Köyüne varırı. Mağara, köyün hemen yakınındadır.Pınarbaşı, Krestase kireçtaşlarındaki belirgin bir fay üzerinde gelişmiş yatay bir mağaradır. İçinden büyük bir karstik kaynak çıkan mağarada geçmesi zor sifon ve göller yer alır. Bu nedenle araştırması zor bir mağaradır. Ayrıca damlataş birikimi yönünden son derce zengindir.
BÜYÜK DÜDEN MAĞARASI
Mağara Konya İli Derebucak İlçesindedir. Konya-Beyşehir-Derebucak yolundan sonra, Derebucak'dan ibradi yönünde, 18'nci km.'de, Kembos Ovası batı kıyısında yer almaktadır.Genişliği 1 km. uzunluğu 15 km. olan Kembos Ovası, bahar aylarında eriyen kar suları ve özellikle Uzunsu Deresi ile gelip toplanan suları bir başka düden olan Feyzullah Düdeni ile birlikte drene etmektedir. Bu düdenlerden batan su Atınbeşik Düden suyu Mağarasından geçerek Manavgat çayına karışmaktadır. Mağarasının turistik bir önemi olmamakla birlikte, speolojik açıdan önem taşımaktadır. 714 m. uzunluğundaki düden de çok sayıda göller, dev cadı kazanları ve sifonlar bulunmaktadır.
FEYZULLAH DÜDENİ
Düden, Konya İlinin, Derebucak ilçesine yaklaşık 25 km. uzaklıktadır. Aktif bir düden özelliğinde olup ilkbaharda, Kembos Polyesinin sularını drene eder.
YAPILAR
A) SİVİL MİMARİ
KERVANSARAYLAR
ZAZADİN HANI
Sultan Alaeddin Keykubat devrinde (633-Hicri 1236 Miladi yılında) Selçuklu Emirlerinden Vezir Sadettin Köpek tarafından yaptırıldı. Yazlık ve kışlık tiplerin birleşmesinden meydana gelmiş avlu tipte yapılmıştır. Hanın boyu 104 m., eni 62 metredir.Taş yapının dış duvarlarından gayri İslami devirlere ait eserlerden bazı parçalarda kullanılmıştır. Konya-Aksaray yolunun 25. Km'sinde Tömek bucağındadır.
HOROZLU HAN
1248 yılında bugünkü Konya-Aksaray asfaltının 8.'sinde kışlık olarak yapılmıştır.
KIZILVİRAN HANI
Konya-Beyşehir yolu üzerinde olup, Konya'ya 44 km. uzaklıktadır. Kışlık ve yazlık olmak üzere iki tipte yaptırılmıştır.
OBRUK HAN
Anadolu Selçuklu döneminde ticaret yolları üzerinde kurulan hanlardan bir örneği de Obruk Hanıdır. Oburk Hanı, Konya'yı Aksaray'a bağlayan yol üzerindedir.
SULTAN HAMAMI
Larende caddesinde Sahip Ata Külliyesine ait olan Sultan Hamamı bugün de faliyetine devam etmektedir.
MAHKEME HAMAMI
Şerfaddin Cami ile Şemsi-i Tebrizi Cami arasında yer alan tarihi özellikleriyle milletimizin temizliğe verdiği önemi yaşatan (Türk Hamamı) vasıflarını taşıyan mahkem hamamı faaliyetine devam etmektedir.
MERAM HAMAMI
meram mesireliğinde, tarihi köprü çıkışında yer alan Beylikler devrinde yapılmış Meram Hamamı, yeli ve yabancı ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir.
MEYDAN HAMAMI
Akşehir'de 1329 yılında Subaşı Emir Şerafeddin tarafından yaptırılan hamam, bugünde hizmet vermektedir.
ORTA HAMAM
Akşehir ulu camii caddesindeki Orta Hamam Selçuklulardan kalmış olup, Konya Valisi Avlonyalı Ferit paşa tarafından 1900 yılında ciddi bakım ve tamirattan geçirilmiştir. Eski Ulu Camii güneyinde yeralan Karamanoğlu Beyliği devri eserlerinden olan eski hamam soğukluk, sıcaklık ve külhan bölümleriyle hizmet vermeye devam etmektedir.
B) DİNSEL MİMARİ
ALAEDDİN CAMİİ
Anadolu Selçuklu Devri Konya'nın en büyük ve en eski camiisidir. Şehrin merkezine yüksekçe bir höyük olan Alaedin Tepesi üzerinde inşa edilmiştir. Selçuklu Sultanı Rükneddin Mesud I'in son zamanlarında başlanılmış, Kılıçaslan II (1156-1192) devrinde inşaatına devam edilmiş, Sultan Alaeddin Keykubad I tarafından 1221 yılında tamamlanarak hizmete açılmıştır.Camii İslam mimarisi yapı tarzında inşa edilmiştir. Üzeri ağaç ve toprakla örtülmüştür. İçerisi Sütunlar ormanın andırmaktadır. Bizans ve klasik devirlere ait 41 taş mermer sütundan ibarettir. Camiinin en ilginç taraflarından birisi de minberidir. Minber abanoz ağacından birbirine geçmiş olup, Anadolu Selçuklu ahşap işlemeciliğinin en güzel örneklerdir. 1155 yılında Ahlat'lı Mengum Berti tarafından yapılmış bir şaheserdir. Çinilerle süsül mihrabın önünde çini süslü kubbesiyle örtülmüş bir saha mevcuttur. Mihrap ve kubbelerin çinileri kısmen sökülmüştür.
İPLİKÇİ CAMİİ
Alaeddin Caddesi üzerindedir. Şemseddin Altınoba tarafından1201 yılından sonra yaptırılmış, Somuncu Ebubekir tarafından genişletilmiş, yenilenmiştir. (1332) Cami iplikçiler çarşısında bulunduğu için İplikçi Camii adını almıştır. 1951-1960 Klasik Eserler Müzesi olarak kullanılan camii, 1960 yılında tekrar ibadete açılmıştır.
SAHİP ATA CAMİİ VE KÜLLİYESİ
Anadolu Selçuklu Devleti Vezirlerinden Sahip Ata tarafından 1258 - 1283 yılları arasında inşaa edilmiş olan mescid türbe, hanigah ve hamamdan ibarettir. Mimarı Abdullah Bin Kellük'tür.
SADRETTİN KONEVİ CAMİİ VE TÜRBESİ
Konya'nın Şeyh Sadrettin mahallesindedir. 1274 yılında yapılmıştır. Giriş kapısındaki kitabede adı geçen Sadrettin Konevi aslen Malatyalı olup, Konya'ya yerleşmiş, zamanını tanınmış bilginlerindendir. Muhiddin İbni Arabi'den tahsil ve terbiye görmüş, Konya'daki hanikahında hadis ilimleri okutulmuştur. Mevlana'ya derin bir sevgi ile bağlanmıştır.Türbe, Camiinin doğusundaki avludadır. Açık türbeler tipinin ayakta kalan tek örneğidir. Türbenin şekli Selçuklu kümbetlerin benzer. Gövde açık, kaidesi mermer işleme olan türbenin üzerinde, köşeli bir tanbura oturan kafes şeklinde ahşap bir külah vardır.
ŞEMSİ-İ TEBRİZİ CAMİİ VE TÜRBESİ
Şerafettin Camii kuzeyinde eskiden mezarlık olan Şems Parkının içinde yer alır. Bugünkü yapı 1510 yılında Abdürrezakoğlu Emir İshak Bey tarafından mescidle birlikte elden geçirilmiş ve genişletilmiştir. İlk yapının 13. Yüzyılda yapıldığı ileri sürülmektedir. Ancak kim tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Cami bölümüyle bitişik durumda, içten tavanlı dıştan sekizgen tambur üzerine piramidal külahla örtülüdür. Eyvan şeklinde olan türbe mescide kalem işi süslenmiş ahşap Bursa kemeriyle açılır. Diğer yönlerde biri altta, diğeri üstte olmak üzere ikişer penceresi vardır. Türbenin duvarlarında herhangi bir bezeme yoktur. Tavanı geometrik motiflerle bezenmiştir. Üzeri örtülü sandukanın altında önceleri kuyu bulunduğu söyleniyorsa da araştırmalar neticesinde burasının kuyu değil mumyalık olduğu anlaşılmıştır. Gövdesi taştan tambur ve külahı ise tuğladan yapılan türbe 1977 yılında tamiri sırasında orjinalliğin biraz kaybetmiştir.
KADI MÜRSEL (Hacı Hasan Camii)
Hükümet konağının batısındadır. Güney duvarında bulanan kitabesine göre 812 H.- 1409 M. Yılında ve Karamaoğlu Mehmet bey zamanında Hacı Mustafa oğlu Mürsel tarafından yaptırılmıştır. Dikdörtgen planlı taş ve moloz dolgu yüksekçe bir tabana oturmaktadır. Üzeri çatı ile örülmüştür.
TURSUNOĞLU CAMİİ (Tahir Paşa)
Abdülaziz mahallesindedir. XV. Yüzyıl başlarında Konya eşrafından Tursunoğlu Mehmet Bey tarafından yaptırılmıştır. Beden duvarları taş, kubbe ise tuğladır. Camiinin kuzeyindeki kubbeli son cemaat mahallide tuğladan yapılmıştır. Tek şerefeli ve köşeli bir minaresi vardır.
SELİMİYE CAMİİ
Mevlana Dergâhının batısında inşaatına Sultan Selim II'nin şehzadeliği zamanında başlanmış (1558-1567) arasında tamamlanmıştır. Camii Osmanlı klasik mimarisinin Konya'daki en güzel eserlerindedir. Kuzeyinde altı sütuna istinat ettirilmiş yedi kubbeli son cemaat yeri ve mermer süveli geçme basık kemerli cümle kapısı mevcuttur. Ahşap kapı kanatlarından sağdakine "Mescitti Mümin,suda balık gibidir."İbareler mevcuttur. Son cemaat yerinin sağ ve solunda tek şerefeli iki minaresi vardır.
AZİZİYE CAMİİ
Konya çarşının ortasındadır. Muntazam kesme Gödene Taşı ile yapılan mabed son Osmanlı mimarisinin çok muvaffak bir eseridir. Yerindeki 1671-1676 yılları arasında Şeyh Ahmed eliyle yaptırılan camii yandığı için (1867) Sultan Abdülazizi'in annesi Pertenihal adına yeniden bugünkü Camii yaptırılmış ve bu adla anılmıştır. (1874) Türk Baroku uslubundadır. Altı mermer sütuna oturan üç kubbeli son cemaat yerinin iki ucunda kaideleri şadırvanlı iki minaresi dikkat çeker. Üzeri ferah kubbe ile örtülüdür.
ŞERAFETTİN CAMİİ
Hükümet konağının güney cephesindedir. Camii ilk defa XII. Yüzyılda Şeyh Şerafettin tarafından yaptırılmış 1336 yılında tamamen yıktırılarak Çavuş oğlu Mehmet Bey tarafından inşa ettirilmiştir. Camii gövdesi kesme taşlardan büyük bir kubbe ile örtülmüştür. Kubbeyi 10 fil ayağı tutmakta, güneyinde bir yarım kubbe ile desteklenmektedir. Mihrabın bulunduğu kısmı dışarıya taşmaktadır. Yarım bir kubbe ile örtülmüştür. Güney kısmı hariç diğer yönlerdeki ikinci kat mahfelleri bulunmaktadır. Camii iç yazı ve nakışlarla dekorize edilmiş olup, mermer işlemeli mimber ve mihrabı takdire değer bir sanat eseridir. Sonradan ilave edilmiş tek şerefeli bir de minaresi vardır. Osmanlı Camii mimarisinin en mümeyyiz vasflarından birisi olan cemaat yerine yer verilmiş olup, altı mermer sütun üzerine oturmuş yedi küçük kubbe ile örtülmüştür.
KAPU CAMİİ
Konya'da merkezde sarraflar (çıkrıkçılar) caddesi üzerindedir. Asıl adı ihyaiyye olup eski Konya Kalesinin kapılarından birini çevresinde yer aldığında Kapı Camii adıyla anılır. Cami ilk defa 1658 yılında Mevlevi Dergahı Postnişinlerinden Pir Hüseyin Çelebi tarafından yapılmıştır. Bir süre sonra yıkılan bu camiiyi 1811 yılında Konya Müftüsü Esenlilerlizade seyyid Abdurrahman yenilemiş, 1867 yılında bir yangın cami ile birlikte bu civarda vakıf dükkanları da yok etmiş. Bu yeni inşaasına dair 1285 H. (18868 M) tarihli kitabesi taç kapısı üzerinde yeralmaktadır. Kapı Cami Konya'da yer alan Osmanlı Dönemine camilerinin en büyüğüdür. Kuzeyinede 10 mermer sütuna istinat eden yüksek bir son cemaat mahalli ve basık kemerli bir cümle kapısı vardır. Ayrıca doğu ve batı yönlerinde de birer kapısı bulunmaktadır. Kesme taşlardan inşa edilen camiinin üzeri dıştan çatı, içten büyüklü küçüklü sekiz kubbe ile örtülüdür. Taş Miharı ve ahşap minberi sadedir.
NAKİBOĞLU CAMİİ
Camii, Nakiboğlu mahallesindedir. Vakfiyesine göre Konya Müftüsü Nakib'ül Seyid İbrahim tarafından 1176 H. (1762 M.) yılında yaptırılmıştır. Kare planlı olup toptan yapılmıştır. Çatı ahşaptır. Kiremit planlı olup toptan yapılmıştır. Çatı ahşaptır Kiremitle örtülmüştür. Minaresi, 1178 H. (1764 M.) yılında Nakib'ül Hac Seyid İbrahim oğlu Mehmet Emin tarafından yaptırılmıştır. Cami zamanla harap olduğu için 1926 yılında minaresi hariç, yıktırılarak yeniden yaptırılmıştır.
MESCİTLER
HASBEY DAR'ÜLHUFFAZI
Gaziâlemşah Mahallesindedir. Karamanoğlu Mehmet II devrinde Hacı Hasbey oğlu Mehmet bey tarafından (1421) "Hafızlar Evi" olarak yapılmıştır. Tuğla örgü gövdesi kare bir plan üzerine oturtulmuş ve üzeri üç taraftan yontma taşlarla kaplanmıştır. Giriş kapısının bulunduğu batı cephesi işlemeli mermerlerle süslüdür. Gövdeden kubbeye klasik üçgen köşebentlere geçirilmektedir. Üçgenlerin ikişer kenarları yeşil çinilerle süslenmiştir. İçerisinde çinilerle süslü güzel bir mihrabı da vardır.
MERAM (HASBEY) MESCİDİ
Konya'nın tarihi bir mesire yeri olan Meram'dadır. Karamanoğlu Mehmet II. De Hasbey oğlu Mehmet adına yapılmıştır. Kesme taşlardan yapılmış, üzeri toprak damla örtülmüştür. Minberi çok sadedir. Caminin yanında birde Dar-ül huffaz vardır. Kare planı üzerine yapılmıştır. Bugün çocuk kütüphanesi olarak kullanılmaktadır.
ALİ EFENDİ MUALLİMHANESİ
Şerefattin Camii civarındadır. Müderris Ali Efendi tarfından Kuran kursu olarak yaptırılmıştır. Kare plan üzerine taşlardan yapılıdır. Üzeri büyük bir kubbe ile kapatılmıştır. Bugün çocuk kütüphanesi olarak kullanılmaktadır.
NASUH BEY DAR-ÜL HUFFAZI
İstasyon caddesi üzerindedir. Karamanoğlu İbrahim Bey II. Zamanında Kadıoğlu Nasuh Bey tarafından yaptırılmıştır Kare plan üzerine taşlardan yapılıdır. Üzeri sekiz köşeli bir tanbura oturan yüksekçe bir kubbe ile kapatılmıştır. Üç kubbeli bir revakı varken bugün yıkılmıştır.
TÜRBELER
YEŞİL TÜRBE (KUBBE-İ HADRA)
Dört fil ayağı sütun üzerine bir Selçuklu şaheseridir. Kubbeyi hadranın ve kalkamı dıştan 16 dilimli bir külahı vardır. Külahla silindir gövdenin birleştiği yerde Ayet-Ül Kürsi yazılıdır. Kubbe muhtelif motifler süs ve kufi ayetlerle bezenmiştir. Kubbenin altında Mevlâna ve Sultan Veled yatmaktadır. Mezar üzerinde en son Abülhamit II.'nın hediye ettiği altın sim işli bir puşide örtülüdür. Kubbenin doğusunda Sultan - Ü1- Ülema'nın kabri bulunmaktadır. Selçuklu ağaç işlemeciliğinin bir şaheseri olan sandukası yüksekçedir. Arka cephesi görülmediğinden ayakta imiş hissini verir. Bu sanduka Mevlâna için yapılmış, bilahare babasının üzerine kaldırılmıştır. SULTANLAR TÜRBESİ
Alaeddin Camii içinde kuzeyde, klasik Selçuklu türbeleri tipindedir. Gövdesi kesme taşlardan on yüzlü prizma şeklinde yükselmiş, üzeri tuğladan on köşeli bir pramitle örtülmüştür. Türbe, Sultan Kılınçaslan tarafından yaptırılmıştır. Türbede sekiz çinili sanduka vardır. Aşağıda isimleri yazılı Selçuklu Sultanları; Sultan Mesud I, Kılınçaslan II, Rükneddin Süleymen II, Gıyaseddin Keyhüsrev I. Alaeddin Keysubat I. Gıyaseddin Keyhüsrev II, Kılınçaslan IV, Gayseddin Keyhüsrev III medfun bulunmaktadır.
TAVUSBABA TÜRBESİ
Konyanın tarihi bir mesire yeri ola meram'dadır. I. Alaeddin Kuykubat Devrinde Konya'da ölmüş olan Şeyh Tavus Mehmet-el Hindi'ye aittir. Taş ve tuğladan yapılmış, Tonas kubbeli sade bir eserdir.
ATEŞ BAŞ VELİ TÜRBESİ
Eski Meram yolu üzerindedir. Klasik Selçuklu Kümbetleri tipindedir. Türbe 1285 yılında ölen Mevlevi Ataşy-Baz Yusuf'a aittir Kesme taşlardan sekiz köşeli gövde sekizgen pramit tuğla örtülü bir külahla yaptırılmıştır. Taş söveli kemerli kapısının altında mezar mahsenine inilen bir de kapısı mevcuttur.
GÖMEÇ HATUN TÜRBESİ
Musalla Mezarlığındadır. Selçuklu türbeleri arasında değişik bir karakteri vardır. Bodrum, sivri kemerli beşik tonozlu bir eyvandan müteşekkildir. Büyük bir kısmı kesme taştan, geri kalan kısmı ise tuğladan örülmüştür. Dış görünüş itibariyle bir kaleyi andırmaktadır. Eyvan kemerlerin içinde mozayiklerle süslenmiştir. Türbenin Anadolu Selçuklu Sultanı Rükneddin Kılıç Aslan'ın karısı IV. Gömeç Hatun'a ait olduğu söylenmektedir.
KESİKBAŞ TÜRBESİ
Kalenderhane Mahallesindedir. Kime ait olduğu bilinmemektedir. Klasik Selçuklu türbe örneklerine uygun olarak yapılmıştır Sekizgen bir kaidesi ve gövdesi vardır. Sekizgen bir piramitle örtülmüştür.
TAHİR İLE ZÜHRE TÜRBE VE MESCİDİ
Beyhekim mahallesindedir. Türbe halk hikayelerine geçmiş Tahir ile Zühre'ye aittir Tuğla örtülü bir kubbe olarakyapılmıştır Mescidin doğusunda tuğla moziyiklerle küçük portale oradan çapraz kubbeli bir dehlize oradan da bir kapı ile mescide geçilmektedir. Türbenin alçı relyeflerle süslü bir mihrabı vardır.
EMİR NURETTİN TÜRBESİ
Sephavan Mahallesindedir. Selçuklu emiri Nurettin'e aittir. Sekiz köşeli bir plan üzerne kesme taşlarla yapılmış ve sekizgen bir külahla üzeri kapatılmıştır.
TAÇ-ÜL VEZİR TÜRBESİ
Dede Bahçesi civarındadır. (Kültür Fuar) Klasik Selçuklu kümbetleri tipinde bir külliyeye dahil olarak yapılmıştır. Bu gün külliyede yalnız türbe kalmıştır. Anadolu Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat I, Gıyasettin Keyhüsrev II, emirlerden Taç - Ül Vezir Seyit tarafından sekizgen bir gövde üzerine sekizgen bir pramit külahtan tuğla ile yaptırılmıştır. İçerisi sekizgen nişle süslenmiş, yuvarlak bir kubbe ile örtülmüştür.
ALİ GAV ZAVİYESİ VE TÜRBESİ
Tarla mahallesindedir. XIV. Yüzyılda inşa edilmiş, medresede bulunan bir zaviyesidir. XV. yüzyılda yaşamış Hacı Bayram-ı Veli ahvalinden Ali Gav Baba metfundur. Eyvanı ve dört odası vardır.
BURHANEDDİN FAKİH TÜRBESİ
Burhandede mahallesindedir. 1454 yılında bilgin ve mutasavvıf Burhaneddin Fakih Paşa için yaptırılmıştır. Kare bir plana oturan gövde sekiz köşeli ikinci bir gövde ile tamamlanmakta ve örtü pramit bir külahla son bulmaktadır. Türbenin içten tuğla örgülü bir kubbe ile örtülüdür. Basit bir sandukası ve mermer kitabesi mevcuttur.